Friday, December 21, 2007

bitiyo mu ne..

buyuk gun gibi gorunuyodu onceden.. bugun. hala oyle mi bilemiyoruz.. babama "gunler gecmek bilmiyo baba." dedim dun, "ehehe askerlik gibi, bitmek bilmez o son hafta." dedi. ne guluyosun diyemedim. belki de gulmedi, ben yanlis anladim.

neyse, ozet gecelim.. ofis odam olmustu 10 gundur, valizimse dolabim. banyo da odamin parcasi bi nevi.. gocebe yasamaya alistim artik. biri hadi kalk gidelim dese, hemen sana 7 gunluk valiz hazirlayabilirim, 5 dakikada.

1 yildir kullandigim arabayi, odami, genel olarak isimi bi baskasina vermek once bisiler yapti, bi hallere soktu beni. kizi dovmeye kalksam mi dedim.. ama bana ne faydasi olucakti. hem uzun kiz bi kere, 5 metre. gerci cekingen azcik, ben ona vurmaya kalksam karsilik da veremez.. hem ben bilek guresinde kimleri yendim bilmiyosun sen.. ohom.

gule gule hediyeleri aldim bugun bussuru. ozleniceksin dendi.. gozlerim doldu ama aglamadim, valla.. gecen sene paketledigim noel agaci suslerini bu sene agaca geri yerlestirirken de aglamadim.

neyse, gidiyorum buralardan sonuc olarak. ama geri gelicem arada. heralde.. belki.

8 saatim mi ne kaldi. hadi bakalim..

Wednesday, December 5, 2007

soguktagalibayalniz

aralik 3

anne ben aglak oldum. disarda kar birikintilerinden kendini kurtarabilen kahverengimsi yapraklar ucusuyo. arada arabanin camina carpip "kendine gel" diyolar. halim ele veriyo, anlamiyorum heralde.. bu aralar icimde cok pis fotograf cekme istegi var. gec bunlari, anam babam gec bunlari.

aralik 4

kucucuk, minicik bi kriz yasadim bugun. gidip gelmeli, eve donmeli, her bi seyi duvara vurup cekip gitmeli, bunalimli, panik... 14unde bitiyomus benim vizem. hangi salak bana ocak'in 20sinde bitiyo dedi, ha?! kafani koparcam senin zaten ben! persembe bitirmek lazim bu isi. cok gec kaldim cok. aptal kovboy! cok ozledim ulan! nolurdu sanki? f*ck you. kader misin nesin, anlamiyorum seni. zamanin is birlikcisi gibi. olman gereken yerdesin di mi? baska yolu yok zaten. kendini bisiy de sanmiyosun ne guzel. hep boyle kal sen. bazen senden mi yoksa benden mi bahsediyorum, anlamiyorum. sana yazdigim seyleri kendiminmis gibi okuyunca bi bakima ayna etkisi yaratiyo. yeni yikanmis bi tencere de olabilir. hani ilk bakista kendini bisiye benzetemiyosun ya orda... seni bisiye benzetemiyomusum gibi oldu boyle diyince de. ama aslinda ben kendimi bisiye benzetemiyorum bazen. bazen de cok begeniyorum. itiraf ediyim. seviyorum lan galiba..

aralik 4

goster goster. neyse elindeki. kirmizi kart mi, sari mi? hadi izin verdim gitti, ikisini de goster. birlikte bisiye benzesinler, bisi olustursun hareket. onlar tek basina guzel diil zaten. tu kaka! neyse gosterdin demek. ama benim mizikci oldugumu bilmiyosun sen. cikmam ki oyundan. ohooo... anneme bile soylerim olum! ne diyosun sen...

aralik 5

usuyorum sadece...

Thursday, November 29, 2007

kandirik..

kendimi sevmedigim zamanlarda sevmis gibi yapip kendimi mutlu etmektense, seni sevmis gibi yapip seni mutlu ederim, daha iyi...

Wednesday, November 14, 2007

benseno

vapurdan inerken bi elimden sen tuttun, bi elimden o. saclarin ne guzeldi kahve kahve.. dalgalaniyodu boole once vapura sonra iskeleye vuran ruzgarla. tam atlicam merdivenden, iskeleye dogru yani.. cocukluk iste. neyse.. tam atlicam, ellerim kaymaya basladi. iki elim birden.. ne sen tutabildin elimden, ne de o. aradan denize dustum. allahtan hava cok sicakti. baliklar bile terlemis. deniz kotu kokuyodu. kirmizi pantolonum islandi diye uzuldum en cok galiba. ayakkabilarim cok da umrumda diildi. yalinayak olmayi severim her zaman. onceden ayaklarimin cirkin olduklarini dusunurdum ama begeniyorum simdi. bunu da boylelikle soylemis oldum, alakasi yok biliyorum.. cikardim attim ayakkabilari, sonra yillar sonra bi balikci bulmus onlari, balik tutarken oltasina takilmis. cok kotu kokuyomus. ayaklarim diil kotu kokan, terleyen baliklar derdim adami tanisaydim. ama annem yabancilarla konusma diye tembihledi cok siki.. elimi birakma da dedi ama biraktim bi kere. sonra kayboldum. carsidaydik. cok kalabalikti. aglamaya basladim. beni bulmasalardi acaba hayatim nasil olurdu simdi.. neyse.. denizde sey gordum dusunce.. bi tane bileklik. ustunde bisiler yaziyodu ama okumam yok benim, yazmam var. okuyamadim. kagit kalemim islak olmasa eminim o an yazabilirdim. simdi unuttum. lastikler attilar bana dogru. napiyosunuz yaa dedim. insan simit falan atar. karnimiz ac burda. kokmus balik mi yiyelim.. yuzme biliyodum iyi ki.. yuzdum yuzdum.. kiyiya ulasmak uzereydim. elini uzattin bana. benim ardimdan atlamaman kabahatti diye kustum sana. ona da kustum. hatta o hic bakmadi bile diye kustum ona. baska biri uzatti elini, cikardi beni denizden. saol apla dedim. cebimdeki islak bozukluklari verdim, neden bilmiyorum.. ah caniiim dedi. yirim de dedi galiba, onu tam duyamadim. ellerimden tuttunuz yine. sen ve o. yolumuza devam ettik. aksam yemegi icin balik yiyelim dediniz ama ben istemedim. ben size borek acarim dedim, guldunuz. neden guldunuz anlamadim..


gercek diil bu, ruya da diil. hayal olabilir ama. neden yaziyorum boyle seyleri bilmiyorum. gercekler hosuma gitmiyo diil, yanlis anlama. ama hayat yazdigim gibi olsaydi da guzel olurdu be. hadi itiraf et. oha.

Monday, November 12, 2007

ib(a)ret

gecen gun kalemimin ucu kirildi diye kufrettim. kalem tukenmezdi cunku. nasil olur da ucu kirilirdi.. di mi. baska kalem aldim. param yoktu pek. ondan cimrilik yaptim azcik.. ama kalemlerin yaninda bi de kagit satiyolardi.. gelmisken onlardan da aliyim dedim. mektup falan yazmak iyi oluyo arada.. arkadasimi hatirladim sonra.. ah ulan dedim. ne gunlerdi. hey gidi.. universitedeyken de yazardim ona. her biseyleri anlatirdim saf saf. sonra buyuduk mu nooldu, bisi oldu.. (evet, gec buyudum ben, universitede falan..) anlamadim ben de zaten. sonra ucalim uzak diyarlara, bi macera yasayalim seninle, gel bebek, dedim. burda buldum kendimi.. ah ah.. zor zanaat iste. yasam, savas.. savasma sevis falan.. boole.

Tuesday, November 6, 2007

dersen..

bazen bazi durumlarda aglayamiyorum ya ben.. iste onu guclulugume veriyo bazilari. ben bazen daha buyumemisim, bisiylerin farkinda diilim diye takmiyorum diye dusunuyorum.. ya da sadece gamsizim..

neyse.. annem gitti bugun. "biz iyiyiz, sakin merak etme." dedi. 4 ay boyunca da oyle demisti.. yalan soylemisti.. simdi ne zaman "biz iyiyiz" dese benim kafamda soru isaretleri dolasicak.. sirf bu yuzden "ne isim var buralarda!" diye dusundum bugun. eve gidip ailemle yasamak varken..

ama bu da gecicek, biliyorum...

Tuesday, October 30, 2007

karmakarisik

all my friends say that of course its gonna get better.. but still it's never-ending.. that's what happens when you play catch without arms.

we've got this far
i don't know if you care
but i think that you should swear
or something of the sorts
show me your trying

by now you should have somehow realised what you gotta do
...
because maybe you're gonna be the one that saves me

what you got is what gets me every time
the way you piss on everything real
oh, show me one that you think is so virtuous and clean
and i'll show you, show you what i mean

you’ve just got to trust me.

no need to stay as it’s always nothing.

love, love…you’re already home.

bazen duramaz, kemanlar çaldı, yerine koyamam, taksimde vardı.. niye gittin? neden gittin?

evet...

bize de bekleriz.

Thursday, October 25, 2007

eksi 2

annem geldi. 11 gun olmus gerci. yani buraya yazicaklarim taa 10 gun once yasadigim seyler.

neyse annem geldi, 2. aksam bana "otursana" dedi, "ne dikiliyosun ayakta." tamam otururum dedim, oturdum. anne sozu dinlenir. gulumsedi soyle. ama nasil.. sey diyodu gulumsemesi: "ben seni cok seviyorum ve sana bunlari soylemek istemiyorum." anladim zaten. "kotu haberlerim var sana" dedi. ben de guldum. "neden guluyosun?" diye sordu. biliyodum cunku ne diyecegini. "babanneni kaybettik 1 haziran'da." gulumsedim acikli acikli. hastaydi ya zaten, beklenen bisiydi o yuzden. hem ben soylemediklerini de biliyodum, tam olarak emin olmasam, kimseden duymasam da.. hemen aglamadim. gozlerim doldu sadece. hemen ardindan "daha kotusu var, zaten asil bunu nasil sana soylerim diye dusunuyodum hep." dedi. aklima kimse gelmedi baska. gerci o an bunun olum haberi olup oldugundan bile emin diildim. sonra pat diye soyledi "fatih amcani kaybettik." diye. (hala bile bu kelimeleri ayni cumleye sigdirasim gelmiyo. saka gibi.. kocamaan bi essek sakasi.) iste bundan sonra basladim aglamaya. aklimdan gecenleri toparlamaya calistim. nasil hatirliyorum onu? bana babamdan sonra en yakin olan, en sevdigim adami.. annem gelir gelmez" fatih amcanin aldigi hirkayi giyiyo musun?" diye sormustu. giymez miydim, cok seviyodum onu. sonra aramistim bi gece onu, "telefon numarani versene, ararim ben seni arada bi." demisti. hic aramadi. neden merak etmedim, bilmiyorum. cok icime oturdu onu dusununce, neden ben aramadim diye.. annemin yaninda tutmaya calistim kendimi, yapamadim, yapilmaz zaten. "agla kizim" dedi, "tutma kendini". hangisine uzulsem bilemedim. babanneme uzulmedim gibi anlasiliyo boyle anlatinca ama.. diil oyle. sacma, acikli gelsin diye diil de.. ne biliyim yaziyorum. bu da burda olsun diye.. anlarsin sen. kimse bana duduk, salata demicek onun gibi. kimse "kilo vermissin sen, kara sevdaya mi tutuldun?" diye soramicak sanki bi daha. sonra bi daha babannemin yaptigi cevizli lokumlarin, ispanakli boreklerin, kestaneli kelem (lahana diil evet, kelem derdi o) dolmalarinin tadini kimse tutturamicak.

dedemi 11 yasindayken kaybetmistim, hatirlamiyorum bile. aglamamistim. neler yasadik onunla bilmiyodum.. o zamandan beri de bu kadar yakinimdan kimse olmedi. (kimseyi kaybetmedim diye bitiricektim cumleyi, olmek eylemini yakistiramiyorum onlara sanki.) bilmiyorum nasil basa cikti o insanlar.. olenle olunmez diyolar ya.. olunmuyo tabi de.. ne biliyim ben..

dedigim gibi, bunlar 10 gun once olan seyler. ben hala inanamiyorum, hala agliyorum...

sabah sabah...

merabaa
meraba
Merhaba.

aleykumselam da derdim ama.. yok demem ben oyle. selam derim kisaca. ama o da sey gibi oluyo. neydi.. yonja mesaji gibi. en guzelleri ohom ya da pist. aslinda gulumseyerek de selamlasiyo ya insanlar. oyle guzel bi gulucukle de baslayabilirdim. belki o zaman sen burda olurdun. coktaaan "naber?" bile demeden binlerce karakteri devirmis olurduk nice kahkahalarla. abarttim diye dusunuyosun, biliyorum. evet abarttim. sabahin korunde iki tane veledi okula yollamak kolay mi saniyosun sen! sanmiyosun evet. zaten oole de bisi demedin, kendi kendime celalleniyorum iste.

celallenmek diyince.. dun anneme dedim; "anneeaaaa! ben sokaga cikiyom! arkaaslarla top oynicaz." o da bana "hehehe saf!" dedi. alinmadim. cocukken de alinmazdim annemden para istedigimde bana "para mi basiyoruz biz burda! baban da zaten.. bikbik de bikbik..." dediginde. yalniz farkettim de o zaman da top oynadigim arkadaslarim 9-10 yaslarindaydi.. hala da oyle. ben buyumusum, onlar kalmis. sey bi de.. buyumusum diyince.. dun tartildim. elliidooorrttt kilo olmusum. annem artik koca popolu demeye basladi. gecenlerde de koca doner'i aldigimi gorunce "yakinda 100 kilo olursun sen!" dedi. "olucam sana inat." diyemedim tabi. denmez oole anneye. ayip.

Wednesday, October 10, 2007

kisa kisa..

bak ben geldim. her sey ne guzel. hava gunluk guneslik diil ama. agaclar ses cikariyo. belli ki ruzgar esiyo. yoksa durup dururken yapmazlar. bilirim ben onlari. tavsanlar da gordum. ama en cok sincaplar. kendi kendilerini doyuruyolar ne guzel. ben de aciktim. ogle yemegi de yemedim. ne kotu. karnim guruldayadursun. annem geliyo biliyo musun? biliyosun bence. neler pisiricek o bana. orguler orucek bussuru. zaten baslamis simdiden. cok heyecanli. bi gorsen. bugun halley yedim. cay keyfi de yedim. cikolata damlaciklisindan. simit de aldim. ama bozulmustur artik. yiyemem. bi de basta neden "bak ben geldim" dedim, bilmiyorum.  ne kadar once yazdim bu yaziyi.. anca.. arada eklemeler.. iki noktalara da donduk.. uc olsun... olsun. bitti. gittim.

Friday, October 5, 2007

acikmislarmistim. oburmusuz zaten.

klavyenin hemen yaninda sivri yerinden baskasi tarafindan isirilmis bi cilek bas asagi duruyo. digerlerini bitirdikten sonra gordum bunun isirilmis oldugunu. halbuki aklima da sokmustum 6 tane var diye tabakta. simdi 5ini yedim, o kaldi. psikolojiye tamamen ters bi durum. kalmamaliydi. evet. her aklima geldiginde/gozume takildiginda elimi atmayi geciriyorum aklimdan ama..
ardindan hayal kirikliklari.. "baska cilek mi yok evde?" dedigini duyar gibi olmasam da cevap veriyim: var. ama usengec bi oburum. buzdolabiyla aramda yaklasik 20 adim var. her adima bi cilek koysalardi o zaman giderdim ama.

kahvalti etmedim daha, evet.

Tuesday, October 2, 2007

Direc-T, yeah!

dun Direc-t geldi New York'a. Mo Pitkins'e. negzel di mi? yalniz birakmak olmaz dedik. bi ugrayalim. zaten 12 kisi mi ne vardi. konser diyip de aldanma. oole bize ozel eglence gibiydi. guzeldi.

solistinin o sesleri gercekten o kadar dogal cikarabilecegini tahmin etmiyodum. bi de simdiye kadar gordugum en iyi canli performanslardan biriydi. arada "ele gune karsi"ya gelisi guzel bi cover yaparak guldurduler. 3 tane mi ne daha once duymadigim sarki soylediler. yalniz oyle bi yerde diil de ayakta tepinilcek, etrafa 
tukurukler sacarak kafa sallanicak, kudurulacak bi yerde olsaydi sanki 
daha guzel olurdu, di mi beybi? oh, yeah...

fotograf cekmeye calistim dandik kameramla, bu kadar oldu. idare ediver:


Friday, September 28, 2007

donus

basladigim yere cok yakinim artik. ilk geldigimde burasi nasil o hale gelmis, agaclar nasil o kadar kurumus, hava nasil da sogumus.. hepsinin degisme surecine bir bir tanik oluyorum.

bugun arabayla giderken dikiz aynasindan baktim. agaclardan dusen sarimsi turuncu yapraklar beni kovaladi ucusup. yine herkeste bi kosusturmaca basladi, sanki mevsimi gelmis gibi. birileri bi yerlere yetismeye calisiyo. ben de istiyorum bi yerlere yetismek. zaman gecmesin istiyodum.. aslinda gecmesin istiyodum diil. memnundum halimden. ama simdi hizla akip gitsin istiyorum bikac ay icin. sonra dursa da olur yine..

neyse, konudan sapmayalim.

basladigim yere cok yakinim. ve bu benim garip bi sekilde hosuma gidiyo.

Monday, September 24, 2007

it's not

i keep going round and round on the same old circuit.
a wire travels underground to a vacant lot.
where something i can't see interrupts the current.
and shrinks the picture down to a tiny dot.
and from behind the screen, it can look so perfect.
but it's not.

so here i'm sittin in my car at the same old stop light.
i keep waiting for a change, but i don't know what.
so red turns into green, turning into yellow.
but i'm just frozen here on the same old spot.
and all i have to do is press the pedal.
but i'm not. no i'm not.

well people are tricky,
you can't afford to show,
anything risky, anything they don't know.
the moment you try, well kiss it goodbye.

so baby kiss me like a drug, like a respirator.
and let me fall into the dream of the astrounaut.
where i get lost in space that goes on forever.
and you make all the rest just an after thought.
and i believe it's you who could make it better.
but it's not. no it's not

(Aimee Mann)

Friday, September 21, 2007

kendim.ben.bir.hic...

kendimi bildim bileli boyleyim. neden boyle deme ihtiyaci hissettim bilmiyorum. durup dururken evet. icim icimi yese de.. durup duruken.. kendimi baska seylere vermekten alikoyamiyorum. hic soz dinlemiyorum zaten ben. yapma diyorum, dinlemiyorum. gulunmemesi gereken durumlara guluyorum, oole arsizca, utanmadan.. kendini bilmez gibi. madem oyle kendimi bildim bileli nasil boyle oluyorum. ben kendimi bilmiyosam, oole kendimi bilmeden guluyosam.. toparlayamadim. tanimiyorum ben zaten kendimi. esek kadar kiz olmusum.. halaa daha... kimsin sen diyolar, ben onlara okul falan anlatmaya basliyorum; bilmemkac yilinda surda dogdum, iste surda okudum burda okudum. sanki cok guzel yerde okumusum da.. saf iste. kardesim su, anam babam sunlar.. boole hayvanlarim vardi benim, hepsini de cok sevdim... saclamalayi biraksana...



aslinda yalancinin tekiyim ben. herkes gibi.


bos seylerle vakit oldurmeyi cok severim.

hic bi konuya tamamen hakim olmamakla birlikte bi cok konuda da dunyadan haberim yoktur.

ne kadar aglarsam agliyim, iki dakika sonra karnima kramp girecek sekilde gulebilirim.

insanlara iyilik yapmayi severim karsilik beklemeden (aslinda beklemeden diil de, o kadar safim ki dusunmek aklima gelmez).

en sevdigim icecek su benim.

dunya uzerinde olmazsa olmaz dedigim sey de cikolata.

kucukken cok aglarmisim.

bi tane bebegim vardi, adi can, en sevdigim oyuncagim oydu. hala duruyo odamda.

bi de annemin zoruyla arkadaslarimla paylastigim kirmizi bisikletim vardi.

dugme diye bi kitabim da vardi benim, okumayi bilmesem de o siralar, en cok onu okumayi severdim.

karanliktan hic korkmam, aksine karanlikta olmak hosuma gider.

ayni sekilde yuksek yerlere karsi ayri bi tutkum var.

mimiklerim o kadar guclu ki, ne dusundugumu aninda anlayabilirsin yuzumden, iste bu yuzden hic rol yapamam. ama yine de basariliydim tiyatroda. uydurma.

lisede en yakin bikac arkadasim disinda kimse sevmezdi beni.

universitedeyse cete basiydim. sevmislerse sevmislerdir, bilmiyorum.

saclarimin uclarini ayiklarim bunaldigimda, pins'ten bulasti bu bana.

en sevdigim hayvan kaplumbaga, ama kaplanlara da hastayim, hatta kucukken hayalim bi kaplani evime alip besleyebilmekti. evcillestirip falan.

yeni insanlarla tanismayi cok severim.

caliskan bi insan diilim aslinda, ders bakimindan.. birinin beni yonlendirmesi lazim.


"hayatinin en guzel yillari universite yillari olucak." dediklerinde inanmamistim. ama hakli ciktilar.

bazen cok usengecim, ama yine de cok enerjigim.

utangactim da eskiden. ama simdi diilim sanki.

obur oldugum soylense de sadece abur cubur bakimindan oyleyim.

fotograf cekmeyi cok seviyorum, daha cok insan..

bacaklarim carpik.

dislerim ayrik.

bi gun cok yuksekte ucan bi ucaktan parasutle atlicam, biliyorum..

deniz kenarinda bi evdeysem hasta olmasam bile burnum akar.

sinirlenince kafami cok kasirim.

oyunlarda hile yapabilecegim ortam olussa bile yapmam.

kutuphanedeki eski kitaplarin kokusunu cok seviyorum.

bi de domatesin orta kismindaki jole gibi olan yerleri yemeyi.

kucukken benzin kokusundan parfum yapsalar keske diye dusunurdum.

yine kucukken -simdi guzel oldugumu soylemiyorum ama- cok cirkin oldugumu dusunur ve erkek olsaydim keske derdim.

cok sakarim. mesela dun kilerden un kavanozunu cikarmaya calisirken -ki yuzumun hizasinda tutuyodum kavanozu-ayagim kaydi. kavanoz once kilerin kapisina sonra agzima carpti. dislerim acidi.

bi gun evim/odam oldugunda duvarlarini kendim boyucam.

yere kadar olan perdeleri cok seviyorum.

bi de cam kenarindaki yataklari.

muzik aleti calabilen insanlara hayranim, canli muzik olsa sabaha kadar dinlerim.



bunlari neden yazdim, ne gerek vardi? yoktu bi geregi, zaten maksat sacmalamak degil mi surda... bu arada ilk yazdigim madde yalandi. hangisine inanirsan...

Tuesday, September 18, 2007

acelen nedir kuzum?

aman tanrim dedim. hani 4 ayim kalmisti benim, ne cabuk 3 kaldi. boyle bisilerle oyalaninca, guzel vakit gecirince falan cabucak bitiyo ya vakit. oyle olmus yine ben farkinda olmadan. kalmak lazim buralarda dedim ya hani babam gibi, simdi bunun icin bisiyler yapmak lazim. ogrenci olmaya karar verdim ben de. okulu pek ozlemistim zaten. yeni bi duzen kurmanin vakti de gelmisti hem. yaslaniyoruz be canim. oyle kalmiyo her sey gunluk guneslik.. ama ben napiyorum? umrumda diil sanki hic bisiy. nasil olsa bugune kadar her bi sey yoluna girmedi mi istedigin yonde? evet, oole oldu. bundan sonra da boyle devam edicek diye bisiy yok ama.. iste oole anladin sen, icim rahat sonucta. nedensiz, desteksiz.. en guzeli de bu degil midir zaten?

yalniz dusununce ya gidersem buralardan diye.. iste oole dusununce.. ya gidersem.. hadi gittim, ya geri gelemezsem hemen? hemen ne isin var zaten, madem gittin, kal biraz. acelen nedir kuzum? amerika kacmiyo ya...

ama sen yine de gitme, tamam mi?

Thursday, September 13, 2007

kucuk

eskiden diyodum ki: "meclise bi bomba koycaksin! Puhahahaa.. hepsi geberivercek, ulke kurtulcak." nah kurtulur. o zaman ulkenin halinden kim anlicak?! simdi boyle dusundum. sacma olsa bile bisi deme sen. buyucem daha ben.

Monday, September 10, 2007

mayis 21 '07 paranoyak

uzaktan gordum, saclari dogal sari diildi. sirtinda, ustunde belki de yuzlerce kucuk zimbalar ve sirtinda koca bi kurukafa olan eski bi deri mont vardi. altinda siyah bi kot ya da bi esofman alti. ayaginda yine ayni paspallikta botlar.. sirtinda acik kahve, nerdeyse antik bi canta tasiyodu. butun bu tersliklere ragmen yuzu cok guzel, gozleri maviydi. konusmaya basladi bana yaklasirken. ama ben kulakliklari cikarana kadar cumlenin sonuna gelmisti. elindeki parayi gosterdi susup. duymadigimi soyledim, tekrarladi. tek bi dolara ihtiyaci varmis bilet icin, bi tek o eksikmis. dilenmiyomus, yanlis anlamicakmisim.. uzerimde nakit yok benim dedim. tamam derken etrafa bakti, can alici cumleyi kurdu ardindan: "hmm, baska da kimse yok istasyonda." etrafa baktim, bizden baska 3 kisi vardi. onlar da istasyonun diger ucunda. ayakkabilarimdan baslayarak bastan asaa suzdu beni. yanima oturdu, o kadar yakinima oturdu ki aramiza bi sirt cantasi bile sigmazdi. sanki bank cok kucuktu.. kokusunu duydum sonra, gunlerdir yikanmamis gibi.. amerikan filmleri geldi aklima. polisi aramaya kalksam acil bi durumda, cep telefonumun cantamin hangi kosesinde oldugunu bile bilmiyodum. sacma sapan seyler geldi aklima. hirkamla cantami alip kalktim. istasyonu yariladigimda benimle ayni hatayi yapan bi adamla karsilastim. 9:45 treni yoktu. en yakin tren 10:05'teydi. Elindeki tren tarifesini gosterdi. evet, benimkiyle ayniydi, eskiydi. istasyon gisesine gidip ordaki tarifelerden aldim 2 tane. birini o adama verdim yari yolda. ben giderken cocuk donuyodu. bu sefer basa ve insanlara yakin olan banklardan birini kestirdim gozume. hemen yaninda da bi adam oturuyodu. tam oturuken cocugun binadan ciktigini gordum, benim yaptiklarimi yapiyodu. yaklasti ve yanima oturdu tekrar. 1-2 dakika yine oyle oturduk sanirim. sonra cantamdan telefonumu cikardim, kalktim, yuruyerek numaralari tusladim. kimse cevap vermedi, 3 kere denedim. cocuk da banktan kalkmadi zaten. 15 dakika sonra tren geldiginde o da ayklandi. tren durana kadar etrafimda dolanip beni suzdu. sonra ben trene bindim, arkama bakmadim kontrol etmek icin. oturdum sadece. sonra bunlari yazdim. simdi nerde bilmiyorum, inince nolucak onu da bilmiyorum.. cok paranoyagim.

Wednesday, August 22, 2007

3 gunluk

gittik piknige. ama 7 kisiydik. 3u satmis yine bizi. olsun, buyuk kayip diildi bunlar.

naaptik? yedik de yedik. bi gorsen. sucuk aldik, sosis falan. turk kayfesi bilem yaptilar. hayir, icmedim ben. biliyosun, sevmiyorum. misir da kozlediler ama oyle yemisim ki, canim cok cektigi halde ona yer kalmamis. sonra voleybol oynadik, baska bisiler daa. unuttum simdi. arada yagmur yagdi ince ince. islanmadik ama, agaclarin altindaydik. gol kenari boole.. guzeldi.

sonra sinem'in dogumgunu partisine gittik. tekilalar ictim bi gorsen. bana alkol seysi muamelesi yaptilar. ne derler.. hani icersin icersin de bisi olmaz ya bazilarina. hah, onlardan biriymisim gibi davrandilar. zaten onun arkasindan da sampanya gazoz gibi geldi. ama pasta cokzeldi, tam en sevdigimden. cikolatali. gobek mobek, bisiler de attik bi yerlerde, bitti.

yeni 51 partilerinde gorusmek uzre ayrildik..

sonra bugun 4 yildir aradigim onyx tasindan yapilma kolyeyi buldum, siyah. taa kapadokya'da gordum 3 sene once, anasinin gozu kadar fiyat soylediler. akillilik etmisim. iyi yapmisim. bi tane de mor aldim. karariyorum muntazaman.

yarin gidiyoruz sonunda atlantic city'e. havalar bi acamadi. tatilimizi yapmaya calisiyoruz ya, inat yapiyo bize. cuma da six flags. sonra cumartesi zirve + bi dogum gunu partisi daa. bu kadar galiba.

evet.

Sunday, August 19, 2007

sonunda...

ben boole geldim Rumson'a, oha ev kocmandi. zaten 5 haftadir bu tatili bekliyodum ya ben, trenden inince yuzumu gormeliydin. kahkaha bile attim arada, o kadar sevindirigim. okyanus manzarali ev, bu insanlar nasil bu paralari kazaniyolar diye dusunmuyo diilsin, di mi? zaten bi de 38634 tane arabalari var, biri batman'in arabsi, evet bildigin batman, pelerinli olan. gercekten bak. siyah, parlak, onu cok uzun, yanlarinda sari batman amblemleri var, ustu acik falan. inanmazsan inanma. bi tane ford var, GT mi ne. o da cokzel. bi tane beyaz porche carrera var. mini mini boole. yersin gorsen. gerisi jip. evet ne cok. akillim ne diyosun sen, evde golf sahasi bile var. bu kadar dicem, gerisini senin hayal gucune birakiyorum.

bugun piknige gidicez, 10 Turk. negzel olcak. Paterson'dan yemek alcaz bussuru, sucuk alcam ben, mangalda yapcaz boole mis gib. top oynicaz falan.. wawayanda state park gidiceemiz yer. ne garip, evet.

atlantic city ve six flags var simdi planlarimiz arasinda. gezicez, tozucaz, falan, filan...

tatil beni bekler cicim, kactim. kib. bye.

Sunday, August 5, 2007

7

bi gun birisi benden 2 zar atmami istesin. bi atiyim, 3-5 gelsin. ama toplami 7 olsun. tamam mi?

sir

dilserini fircaladi, odasina gitti. TV'nin onunden gecerken dugmesine basti. telefondan numarayi tusladi, cevap veren olmadi. cekmecesini acti, buyuk bi kalip cikolatayla kucuk paket m&ms'leri gordu. bi durdu, dusundu. hem dislerini fircalamisti, hem de gece abur cubur yemiyceene dair soz vermisti kendine. yerine birakti, cekmeceyi kapadi. lambalardan birini kapadi, yastiklarini sisirdi, yataga oturup arkasina yaslandi. bi film aradi kanallarda, buldu.. ve tum bunlari yazarken akli cekmecenin icindekilerdeydi. onlari yicek mi, yemicek mi, simdilik bilmiyoruz. cunku sanirim ayni anda hem yiyip hem yazamicak. bu hikaye de burda biticek ve sen ne oldugunu asla ogrenemiceksin. ne aci, di mi? evet.

Sunday, July 29, 2007

yirim


kalan.

vucudumda okyanus tuzlari, simdilik sesini cikarmayan ama daha sonra acitacagindan emin oldugum gunes yaniklari, iyi bi gun gecirmislikler, bikiniyle yagmurda islanmanin verdigi sarhosumsu mutluluk... trendeyim.

Friday, July 13, 2007

eskilerden...

allahtan sacmalayabilen bi insanim. yoksa naapardim bilmiyorum. ordan burdan minik kaatlar buluyorum. 2 tane cikti yine. bakiyoruz birincisinin tarihine: 16 mayis. diyor ki:


"bazen nasil anlatsam bilmiyorum. kafamin icindekileri karsilayan kelimeler olsaydi, butun bunlar daha kolay olurdu. parmagimi kestigimde aslinda hissettigimin "aci"dan daha hafif, ama ayni zamanda onun soyundan gelen bi his oldugunu farkli bi sekilde ya da sadece bi kelimeyle anlatabilmek gibi bu.

mesela seninle yasadiklarimizin yarim kalan bi masaldan ibaret olup olmamasinin bizim elimizde, aslinda senin elinde olmasi gibi.

kimsenin seni bilmedigi bi sehirde yasayabilirsin ama tutunamazsin. benim gibiysen yapamazsin. yeni insanlarla tanisirsin mutlaka, arkadaslarin olur. ama o zaman o sehir, kimsenin seni bilmedigi sehir olmaz. evet, basi seyler imkansizdir.

sonuc olarak; aptal gibi sacmalamaktansa susmayi tercih etmem. sonuna kadar sacmalarim."


digerine bakiyoruz, soyle diyorum 13 haziran'da:


"kendimi kaptirmis giderken arkadan biri itmis gibi hizlandim, yavaslamaya calisirken takilip dustum. 'neye takildim lan?' diye geri donup baktim ama geride hic bisi yoktu. kuslar ucuyodu tellerin uzerinden. yine ayni tellerin uzerinden sincaplar yuruyodu. sasirdim o sincaplarin ne isi var orda diye. 'kuslara ozenmislerdir belki.' dedi. evet, ben de cok ozeniyorum onlara."


nedir sonuc? bosver...

Wednesday, July 11, 2007

saat sabahin 3u, haziran 10

oyle kalabalik ki, neredeyse sabahin 3u olduguna inanmazsin. yuruyemeyen sarhos insanlar ve digerleri. bi de madison square garden'in onunde her beklediginde ortalikta dolastigini gordugun ayni yuzler. ama bugun zenci yok pek. onlar daha eglenmeye devam ediyo sanirim. ve ben treni sadece 2 dakikayla kacirip bu kadar kucuk bi farka regmen 2 saat yedigimize inanamiyorum. yerlerde oturuyorum ve kendimi cok pis hissediyorum. trenlerin kapilari acildiginda insanlarin kosusturmacalarini gormelisin. bi de guvercin gordum burda, istasyonun icinde, yerin 3 kat altinda. ne isi varsa burda, saf sey! bi de 6 aydan sonra sucuk yedim bugun. pek de guzeldi.

Tuesday, July 10, 2007

kirik.

sey oldu.. dun cocuk geldi. elinde sargi. aaa nooldu? iste bisikletten dustum, incindi. aferin. buz koycaz. koyalim bakalim. yarina gecer insallah dedim icimden. gece sismis falan. sabah da baba "kirilmis bu bence, bi rontgen falan cektirelim." demis. evet bu kadar uzun bi cumle kurmus. kadin soylemese inanmazdim ama ona da inanmamak olmaz simdi. neyse, goturdum film cektirdim. kadin dedi "kirilmis bilek". oracikta aglayiverirdim utanmasaydim. 4 gunluk hayallerimin hepsini biraktim rontgencide. al bak bunlar da kirik diye. oeh, evet. neyse, senin hayallerin kirilmasin. ben ettim sen etme falan da filan. bu kadar sacmalamadan sonra cocuk mocuk takmayip odevimi yazmaya basliyorum ben. cumaya yetismesi lazim, guzel bisiler yapalim.. bakalim...

Sunday, July 1, 2007

six flags'de ucuslar..

"hic de boyle sey gormedim canim. kendini kandirmak mi derler buna? cocuk bile daha zor kandirilir. bok gibi misin? bekliyorum sadece dedi o kadar.cok sicak bi de. 10 dakikaya kadar cikiyorum, geliyosaniz gelin. yeter ki gidelim demek bu. ama sen kitsin azcik, anlamazsin. boynumda, ayakkabimda ve belimde bisiler geziyo. kasiniyorum, huylaniyorum. bursa'yi da ozledim zaten. eskisehiri ozlemiyorum galiba, ama galiba. git simdi. muzigi kapamayi unutma, akusunu bitirme arabanin. ayip olur sonra. utanirsin falan. manyak miyim, ne utanicam? bosver uzme kendini. bir yanginin kulunu yeniden yakip gitme. bir tekme de sen vur dusene. o bar senin, bu bar benim olsun. ayri ayri takilalim."

yaziyi odamdaki cekmecede, gecen ay tamamladigim bi alisveris listesinin arkasinda kendi el yazimla yazilmis buldum. kendi el yazimi tanimasam inanmicaktim ama zayif anima denk geldim. ne dusunerek yazdigimi anlamadigimdan bi daha sacma sapan seyler yasamamaya, dusunmemeye ve yazmamaya karar verdim. ama tum bu saydiklarima bagimli bi insan olarak cogu sey gibi bu da imkansizdi. su anda bile ne dusundugumu bilmiyorum zaten. Brandi kulagimin dibinde miyavliyo 'until i die' derken. dur kulagim kasindi. HIH. neyse unutursam olmaz, ama once paragraf yapmak lazim. konu degisiyo cunku.

dun six flags'e gittik, sucuklu yumurta ve caydanlikta yapilan cayla baslayan leziz bir kahvaltidan sonra. hafif dandik bi parasut ucusuyla basladik. o yuksege cikarken ben de kocaman roller coasterlara agzim acik bi sekilde bakarak 'hepinizle gorusucez!' diye dusunuyordum. oha! kingda ka amma da hizliydi.. hemen o gazla bize en yakin olan trene; great american scream machine'e dogru yola koyulduk. tren en yuksek noktasina yaklastikca gerilim artiyordu. ardindan taklalar atarken de ben kafamin uzerinden karnima dogru inen plastik emniyet parcasinin beni ne kadar koruyabilecegini dusunerek ciglikla kahkaha arasi kendimden daha once hic duymadigim garip sesler cikartiyordum. ne yapiyordum boyle? ohom... oha! kingda ka amma da hizli iniyodu.. sevgili scream machine beni o kadar sevmis olucak ki, o emniyet seysini kilitledi, beni kendine mahkum etti. herkes indi trenden, bi ben kaldim. onu acmaya calisan cocuk plastik seyi karnima oyle bi bastirdi ki, 1 saatlik siranin baslarinda gelen çişim tum taklalara dayanmasina ragmen, bir darbeyle rollar coaster koltuklariyla yuz ve de goz olucak sandim. neyse sonunda ayri dunyalarin insani oldugumu fikrine vardik. yakisikli ve karizmatik el toro'yla tanismak uzre yola ciktik. oha! kingda da'dakiler amma da ciglik atiyorlardi.. 1,5 saatlik sirada yapilan geyikler sonucu bir dahaki hedefi kingda ka olarak belirledik -ki kendisi dunyanin en yuksek ve en hizli trenidir-. el toro bizi gordugune o kadar sevindi ki hizini daha da arttirdi sanki. hic durmadan ellerimizi, kollarimiz kafamizi ordan oraya savurdu. 1 saniye bile durmadan bitis noktasina geldi. bu arada el toro'dan once zaten scream machine'e 2 kurban verip onlari sakin sulara yollamistik. diger 2 kisi de el toro dalgalarina yenik dustugunden kendimizi batman the ride sirasinda iki kisi bulduk. tipki basladigimiz gibiydi. oha! kingda ka amma yuksekti.. batman bizi oyle koltuklara oturttu ki, raylar ustumuzde kaldi. biz de ayaklarimizi sallaya sallaya taklalar attik. biraz soguk bi tipti heralde ki hemencecik bitirdi turunu. azcik daha dedik, I-IH dedi. o zaman biz de nitro'ya gideriz dedik. bu parktaki mi, yoksa dunyadaki mi ne en uzun suren trenmis. bizi en assagi yollamak icin en tepeye cikardiginda bikac mil (oeh) otede duran kuyrugunu gorunce inandik ona mecburen. hoplatti, ziplatti, takla attirmadi. her trenden sonra oldugu gibi "yihuuu... en guzeli buymus bee." gibi cumleler kurmaktan bu sefer de kendimizi alamadik. oha! kingda ka amma da cabukcak bitiriyo turunu.. madem superman de burda, insanlari ucuruyo, bizi de ucurmazsa olmaz diyerek parkin diger ucuna yuruduk. yuzumuz yere donuk sekilde ordan oraya firlatti bizi, takla da attirdi. biz de bu sirada yumrugumuzu ileri dogru uzatarak kalbimizin hep onunla oldugunu ona gostermeye calistik.

kingda ka'ya nooldu? binmedik. neden? korkmadik hayir. tirstik azcik.

nasildi? harika!
ama bitti mi? hayir!
bekle beni six flags. yine calicam kapini bi dostla birlikte sicak bi cuma gunu...

Tuesday, June 26, 2007

numara

simdi filmlerde boyle onemli bi olay olduktan sonra bakiyoruz iste 6 ay sonra, yok 1 yil sonra... kahramanimizin saclari uzamis, yok sakallari cikmis bilmemne..

benim ogrenmek istedigim sudur: son sahneyi once cekip sakallari kesiyolar da, onceki sahneleri sonra mi cekiyolar, yoksa gercekten sakallarin ya da saclarin uzamasini mi bekliyolar? yoksa hepsi makyajla mi oluyo? nasil numaralar bunlar?

bu kadar. istahim kesildi...

bi de six flags'a gidicez galiba bu haftasonu. sufer. (lucifer gibi).

Thursday, June 21, 2007

civciv

karton kutularin kokusunu cok seviyorum.

bana kucukken besledigim civcivleri hatirlatiyo.

Sunday, June 10, 2007

w

edo$umu cok ozledim.

yolda.

saatlerimizi ayarliyalim: 11:11 Dover treni kalkti. seninle evde bulusalim. sonra sarkimizi calalim. ceylan'dan geliyor: ... ne oldugunu hatirlamiyorum. ustu cok tozlanmis, goremiyorum. bi gun bi ruzgar esicek bi yerlerden, her yeri arindiricak o pis kokulardan ve sen geri donuceksin. "hangi ruzgar atti seni buralara?" dicem ben, sonra gulucez beraber. (sahi sen nasil gulerdin?) kantinin merdivenlerinden inicez belki birlikte ve sen bana "iyi ki varsin." diceksin.

ben buralarda bi yerlerde olur muyum bilmiyorum. sen don yine de. belki... neyse.. cok seyleri sustum, hic konustum senle. huyum kurusun. hep boyle sucladilar beni zaten. ama sen insanlara bakma. onlar ne dediklerini bilmiyolar.

ben siir yazicam bi gun, goruceksin. oyle sacma olucak ki, bu yazi kadar. olsun, yine de yazicam.

bi de yanaklarimi eriticem, cok sismisler. oyle dedi annem.

Thursday, June 7, 2007

zor.

dun gece aklima geldi bi film izlerken. kadin yasli babasini hastanede ziyaret ediyo. adam alzaymir mi ne olmus. hatirlamiyo kizini.. cok yasli bi de.. babami dusundum ben de. simdi ben dedim burda kalsam, okusam. acaba kac yil goremem babami.. geldigimden beri bi resmini bile gormedim yeni. gittigimde acaba saclari beyazlamis mi olur.. dokulur mu o 48 yildir orda duran saclar 2-3 senede.. dayanamam dedim onu oyle gormeye. annemin yuzundeki cizgilerin ben burdayken, uzaktayken cogalmasina, derinlesmesine.. ya da kardesimin bana en cok ihtiyaci oldugu donemde yaninda olamamama.. pismanim simdi anneme bagirdigima, babama kirildigima, kardesime daha cok sarilmadigima, babanneme daha cok "babanne" demedigime... kuzenim neden beni aramiyo diye uzulecegime, onu bi gece arayip da "guzel bi film varmis, hadi gidelim." demedigime..

sanirim yapamicam, sanirim... zor bunu soylemek, basarisizlik ama. buna da raziyim ben...

Wednesday, June 6, 2007

eger...

babanne, çok acimiyosa ben gelmeden ölme, olmaz mi?

Tuesday, May 29, 2007

boston'da bussuru...

bussuru gezdik geldik, bussuru de fotograf koyucam bu sefer. boole bak bak bitmicek sanki.

simdiii... oncelikle ben cuma gunu gidiverdim new york'a. (oyle yakin diye gidiverdim diyorum. yoksa gittim derdim.) bulustuk kubilay ve sidikayla. hemencecik karayip korsanlarini gorduk. 3 saat surdu, bitti yani hemencecik.. bitince donduk evet, sabahin korunde kalkmak uzre.. kalktik tabi ki. otobuse bindik sonra 9'da. otele gittik yerlestik falan. (bi deee yolculuktan hic bahsetmedim farkindaysan. sikiciydi/uzundu vs...) actik haritalarimizi, plan yaptik. (bkz: resim 1) hemen freedom trail'i izlemeye koyulduk. nedir freedom trail diye sorcaksin tabi. bilgi veriyim: amerikalilarin ingiliz somurgeciligine karsi ilk ayaklanmalarini simgeleyen seymis. bi komutan/ asker gibi bisi bu yolu takip etmis sanirsam ayaklanirken. o kadar cok sey anlatildi ki tabi.. hangi birini hatirliyim. bunlarla idare ediver.. neyse iste elimizde haritalarla o yolu takip ettik. nereleri gorduk: Boston Common, State House, Old Granary Burying Ground, King's Chapel, First Public Schools, Old City Hall, Old State House, Faneuil Hall, Quincy Market, Paul Revere House, Paul Revere Mall, Old North Church..



bi dee japonlarin yaninda durarak birlikte fotograf cektirdikleri seyi parmakla gostererek poz verdiklerini farkettik. suru psikolojisinin gozu kor olsun, ya da o sasi baksin, populer kultur gormesin falan dedim. ama sen gor; bak ben, bak mezar tasi...






bitirdik bu yolu. gittik akvaryuma. bussuru deniz canlisi gorduk. kocaman baliklar, deniz yildizlari, deniz atlari, kopek baliklari, deli gibi carpan deniz analari, kocaman sapsari yilan baliklari bi de saf mi saf ve ayni zamanda sarisin penguenler..


mesela bu yukarda gormekte oldugun balik kocaman bisiydi.


sarisin penguenler de altta. bakiniz:




ondan sonra bot gezisi icin bilet aldik. 90 dakikalik bi tur. boston'in etrafinda dolasiyo, adam mikrofonu almis eline "surda gordugunuz sey budur, surdan kalmadir..." falan anlatiyo. biz de oole dinliyoruz. ilk basta esiyodu usuduk biraz, hirka almadigimiza hayiflandik. temkinli gelenlere imrendik falan. oeh. neyse ama sonradan isindik..




bi de kari-koca cift vardi onumuzde, turk. biz de oole konusuyoruz. bakiyolar garip garip. biz de onlara baktik ama suratsiziz ya, konusmadik... alistik artik cunku. ne varmis, biz de turkuz dedik.

aksam oldu, sidika uyudu. biz bi yerlere gittik. trquaz'la tanistik. 7 senedir buralardaymis. oha dedik. bi de bi dahaki sefere otelde falan kalmayin dedi, biz de peki dedik.. gecenin bi yarisi yatinca da sabah kalkmasi zor oluyomus ama yine de vakit azligindan insanin elinden baska bisi gelmiyomus, bu saydigim sirayla da bunlari ogrendik..

iste kargalar o sabah biseyleri yemeden kalktik biz. ciktik yola. muze falan gezicez demistik.. art museum'a gittik bi tane. adamlar neler yapiyo yaa diye dusunup hayran kaldik. sanki bundan once bisi yapmistik.. dur bakim hatirlicam simdi.. hmm.. sanirim Quincy Market diye bi yer vardi, oraya gitmis olabiliriz. iste o muzeden sonra harvard'daki muzeyi gezicez dedik ama vakit kalmadigini anlayip ertesi gune biraktik. cunku kapaniyomus muzeler saat 5te.


biz de dedik cheers'e gidelim. hani o televizyonda gordugun, evet. once biseyler yedik+ictik. ben roborita ictim, yemyesil pekzeldi. icine cherry de koymuslardi ama seemem ben diye yemedim onu. cok kirmiziydi zaten. sidika da bloody mary'nin ne olduunu bilmeden ismarlayinca benimkinden ozenip degistirdi. begenmedi iste onu. cumlem bozuk oldu ama anladin sen. boole de bisiler var yanda, gordun zaten.







sonra boole kapisinda bussuru insan fotograf cektiriyodu, benim neyim eksik diyip atladim. sidika'yla kubilay guldu ama olsun.










sonra seda geldi, sidikanin arkadasi. bi tane baraka gibi bi bar vardi denizin kiyisinda. boyle cok salas, super bi yer. disardan canli muzigi bile duyuluyodu. balik falan yicektik orda. ama kapisina bi geldik dolu. demisler ki 1 saat bekliceksiniz. oha dedik. ama seda yorgun olmasaydi ben beklemeye raziydim.. neyse biz de o zaman diger cheers'e gidelim dedik. orda da oturduk yine bisiler ictik, hafiften sarhos olduk. bi de ben cok kizardim. (ama artik kizmiyorum. oeh!)


seda'yi yolcu ettik. sabahin korunde tekrar kalkmak uzere otele gittik. yine planimizi yaptik, ciktik. hemen metroya binip harvard'a gittik. biz tam oraya vardik ki memorial day icin yuruyus/toren gibi bisiy basladi top atisiyla birlikte. polis amcalar, irlandali abiler falan yurudu yine. bayrak salladi herkes. biz de oleey dedik. neymis memorial day dedik. buymus: İlk defa New York eyaletinin Waterloo kasabasında 1866 yılında kutlanan Memorial Day, ülkedeki iç savaşta (Kuzey-Güney Savaşı) ölenleri anmak için başlatılmıştı. Daha sonraları ise, askerlik hizmetini yaparken ölen tüm ordu mensuplarını anmak için, her yıl Mayıs ayının son Pazartesi gününde kutlanan Federal bir bayrama dönüştü. (alinti yaptim ben burda goruldugu uzre..)
ondan sonraciima harvard'in bahcesini gezdik. orda okuyabilmenin hayalleriyle binalarina, bahcelerine hayran kaldik. bak bi ama, sen de hayran olucaksin:






bi de harvard amcanin heykelini dikmisler. tek ayagini daha one uzatmis oturuken. iste o ayagindaki ayakkabisi cok parlakti. herkes dokunup fotograf cektiriyodu. anlamini bilmesek de biz de kusur kalmayalim, ayip olmasin dedik. hem dokunduk, hem fotograf cektirdik. bak:




















sonra da harvard'in national history muzesini gezdik. dinazor kemikleri, iskeletleri, hayvanlar, meteor ve gezegen parcalari...

orayi da bitirip alisveris icin Quincy Market'a geri donduk. Koleksiyonumun ilk iki parcasi olan tisortlerimi aldim. genis bi koleksiyon olmasini planliyorum. ama konudan konuya atlamamak lazim tabi. tisort aldim de bitir. peki, bitti.
bunlarin disinda otel rahatti ve yeri guzeldi. kahvaltida kazikladik onlari biraz. bi de benim sacima bile yetmicek kadar sampuan koymuslardi odaya, miniminnacik. kubilayla ortak olup caldik temizlikci ablanin arabasindan bussuru bisiyler. (:

donerken yoruldugumuzu farkettik. ne kadar edebi konusuyorum. duzgun cumle kurmak adina dusuncelerimden vazgeciyorum. oeh. diyorum kii: geberiyoduk yorgunluktan!

bi dahaki sefere balinalari gorme umuduyla giderek ve yine eglenmeyi planlayarak (umarak degil) bitirdik gezimizi. ya da o bizi bitirdi, emin diiliz. bu konuda yorum yapmamaya karar verdik zaten. cekmesene kardesim!


Monday, May 21, 2007

uzak

belki de...

amma cok agliyorum bu aralar, evet. bu kadar yipraticak ne var? ama geriye donmek cok zor. hayir, imkansiz aslinda.

yaptigin hatanin geri donusu olmadigini anladiginda gitmek istedigin yer neresi? insanlarin o anda sana bakmalarini engellemek istediginde siginmaya calistigin kuytu bi kose var mi? eger o yer cok uzaklardaysa, siginacak dallarin dunyanin obur ucundaysa...

"senden baska kimsem yok benim."
"benim de senden baska."

oluyo mu boyle zannediyosun?

anneni de aramadin zaten ne zamandir.

gec kalma.

Thursday, May 17, 2007

o kadar!

hatirlamak istemedigim seyleri yazmak istemiyorum bazen. ama disa vurmazsam rahat edemiyorum. bugun o kadar cok agladim ki, japonlara dondum. yine de iyi miyim? cocuk gibiyim. kanattigi dizini gormezse acidigini farkedemez ya, oyle.

karsidakinin aci cekmekten bikip tum acilarini(!) dindirebilecek bi care kesfetmesi(!)... bunun senin yuzunden oldugunu dusunmen, ama bisi yapamaman.. ya da onun cevresindekilerin hepsinin seni suclamasi, kimseye bisi anlatamaman..

ama ey aptal varlik, sozum sana:

bu care cok mu yaratici saniyosun sen? her seyi dindiricek mi saniyosun? arkanda biraktiklarini goremiyo musun? kendini ne zannediyosun?  son tavsiyem: beni bi daha aramiyosun, ne halin varsa goruyosun...

ben de kimseye bi daha bu kadar yaklasmiyorum. o kadar!

Wednesday, May 16, 2007

fotografciligimsi.

dun fotografcilik kursuma basladim. heriflerin hayvan gibi makinalari var. utandim, cikaramadim minik sonycigimi cantamdan.

adam geldi anlatti aperture, shutter speed falan. anladiniz mi dedi, anladik dedik. yalan mi soyledim bilmiyorum. cunku anladigimin farkina varamadim sanirim. benim anne'nin makinayi odunc alip odev yapiyim azcik.. bi de kitap alicakmisiz gerci. anlamistim galiba.. anlarim ya da. ne biliyim ben..

Tuesday, May 8, 2007

deli

kendini cok begenmis, ama bi ise yaramamis. cevirmis kafasini camdan. aklindan cikmiyomus cunku. yaninda oturanin oldugu tarafa baktiginda, yanindaki ona baktigini zannedip ona bakmis, ama aslinda o ona bakmiyomus. yanindaki muz kabugu iyice kokmaya baslamis olucak ki bu 3. kisi de kalkmis yanindan. belki de inme vakitleri gelmistir diye kandirmis kendini. kacirmamak lazim istasyonlari. unutursan, dalarsan kotu oluyomus. o da seni unutuyomus falan. kotu iste. ama bazen onlar seni unutsa ne guzel oluyomus, oyle dediler. ben de anlamadim zaten, bosver. bi de ben artik trenleri cok seviyorum. tikir tikir gidiyolar. trafik yok, kosturmaca yok. her sey belli. ama kacirabiliyosun bazen. ya da onlar seni unutup gidiveriyolar. bi daha da hatirlamiyolar zaten. sen hic geri donen tren gordun mu? ben de gormedim. dedim iste sana, unutuyolar ve hatirlamiyolar. aptal bu trenler. otomatik. anlamiyolar seni bu otomatik seyler. saat de oyle mesela. azcik yavas don, daha cok isim var diyosun ama anlamiyo. agaclarin yapraklarini yavas dusurmeyi biliyo ama! o yer cekimi mi? ne, fizik mi? tamam, ne bozuyosun ki? sen de soyle saatin yanina gec o zaman. sen de anlamiyosun. anlamayanlar parmak kaldirsin, sayim yapicam. 12345678910111213141516171819202122232425 ... 981763. anlayanlarin parmak kaldirmasina gerek yok, 7 kaliyo geriye. evet, sasirma o kadar cok diye. ne sandin! bi de sey dicektim, unuttum. demek ki diyemicem. olsun. seviyorum yine de ayakkabi bagciklarini. upuzun boyle. ben bi kere benim boyum kadar bagcik gormustum. ama dolandigi ayakkabi kisaydi. kocaman bi kurdele yapabiliyodum. sonra bi kere daha dugum atiyodum. dusmiyim diye takilip. dusersem noolur? acir, gecer sonra. hep oyle oluyo, geciyo hep. demin sucladigim saat sayesinde. kendi dediklerimi yalanliyorum. susiyim o zaman. uzun oldu zaten. gozlerin yorulcak sonra. zaten bas agrisi yapiyo bu bilgisayarlar. ama ben uzun yazdim diye benim sucum olabilir bu bas agrisi. insan habire suclicak bi seyler ariyo zaten. "yuzunden" kelimesi icerik olarak kotu diil ama biz suclamak icin kullaniyoruz. hepsi senin yuzunden iste. tamam bu kadar. git hadi simdi. ne biliyim bisiyler ye, gazete falan oku, uzaklas buralardan. bunlar hep para tuzagi zaten. bi de sari saclarindan sen suclusun. ben de gidicem bi ceviz agaci olcam bi yerlerde. kimse benim farkima varmicak. ruzgar yapraklarimi ucurucak, mevsim degisikligi yuzunden kel kalcam arada bi. ayakkabilarim olcak, ama sen goremiceksin. kimse goremicek. kollarimi kesicekler arada bi. baska bisileri rahatsiz ediyorum diye ya da daha cok cicek aciyim diye. anlayamicam nedenini simdi de bilemedigim gibi. ama hic yemek yemicem, obur olamicam. anca su icicem. o zaman vazgectim ben, ceviz agaci da olmicam. tren olucam, birilerini unutucam evet. ben kimim? bi dakka, olmadi bu. tren de olmiyim.

bi kus oliyim, kirmizi. kardinal kusu. kirmizi olursam erkek olurmusum ama olsun. ucarim ordan oraya. gagalarim birilerini. ya da saat oliyim en iyisi. duriyim istedigim zaman, evet. ne kiziyosun anlamiyorum bu kadar sacmaladim diye. kizmiyorum deme, o zaman suclicak birilerim olmaz. gidiyorum ben. hepsi senin yuzunden. anlayamiyorum bu tavirlarini...

Monday, May 7, 2007

zirve, new york, bot gezisi falan..

4. sozluk zirveme katildim, ilk defa organizator diildim. pek kalabalik diildi ama bazen kalabalik olmamak iyidir zaten dedim, kah guldum kah eglendim. gittik times meydanindaki kameraya saf saf el salladik, turkluk yaptik. dondurma yedik, sonra sidikayla kostur kostur bota yetistik. onun yerine metin ucayi gorseydik daha guzel olucakmismis. gerci gorduk de sesini duyamadik. aman bildigin metin uca, hafif kellesmeye baslamis tepeden. cikolatasindan yedik ama olsun.. bot gezisinden hic bahsetmicem. piyasaya gelmis millet dicem sadece. iste zirveye geri donduk, trenleri kacirdik, gulmekten olduk. 2de evdeydik. 8de kalktik. ufak capli bi illegal zirve... pier, fotograflar falan.. icimde bi sikinti vardi ama kotu bisi olmadi. hala var bisiler, bilmiyorum nedenini.. usuttum biraz o gun, daha dogrusu usudum. usutmeye dogru gidebilirim diye bi korku olabilir, o sikinti da ondandir belki..


sonra eve geldim, kaybolmadan bu sefer. fotograflari attim hemen. birazi guzel, birazi degisik.. bakalim yapmaya calisiyoruz bisiler. biraz egitimle bisiler olcak gibi..



Wednesday, April 25, 2007

gec?

-ne guzel...
+ne "ne guzel?"
-iste bu. burda, boyle biz...
+evet, guzel aslinda.
-neden gidiyosun ki?
+bilmiyorum.
-klise olabilir ama "yureginin goturdugu yere git."
+burda kalmak istiyo o, ama cok gec.

diilmis aslinda o zaman.

ama simdi gercekten cok(?) gec.

Thursday, April 12, 2007

aptal.

postaneye gittim bugun. girer girmez elimdekileri koyabilecegim bi kutu aradim gozumle. allahtan kutu satiyolardi.. postanede calisan kadin da biriyle dertlesiyodu. ben kutularin boylarina bakmaya basladim. o sirada kadin sordu:

-ne gonderceksin?
+bunu, dedim elimdeki kutuyu gosterip.
-tamam gel onu bu kutuya koyalim.
+peki.

aldi, yerlestirdi.. yardim ettim biraz.

-tamam simdi de bu kagida adresini falan yaz..

yazdim. kadina gosterdim, tamam di mi? dedim gozlerimle.

-inanmiyorum! ulkeden cikacagini soylemedin bu kutunun... ... inanmiyorum ya, bak hangi kutuya koydum bunu... dedi baska bi calisan kadina. off'luyodu habire.

+uzgunum, dedim. sormadin ama... hic sallamadi. uzgunum dedim bi daha. yine bakmadi. aptal diilim ben tamam mi! dedim.

baska bi kadin geldi.

*tamam o zaman onu bu kutuya koyalim ama parasini odemek zorundasin, dedi sakince.
+tamam, dedim. sorun diil.

kadin ugrasti, kutuya sigdirdi elindekileri.

*o zaman su kagidi doldurcaksin, dedi.
+tamam, dedim.

tarih atmam gerekiyodu. takvim aradim gozlerimle. tam da her seyi yanlis kutuya koyan kadinin dibindeydi. baktim..

-kutunun icindekileri de yazman lazim kagida, dedi.
+biliyorum, tarihe bakiyorum ben zaten, dedim.

cevirdi kafasini.

+peki ne kadar tuttugunu da yazicak miyim?
-evet dedi bak bu kutuya yazicaksin onu.

biliyorum oraya yazicaami. okumam yazmam var tamam mi! sadece soruyorum.
diger kadin da bana hala yardim etmeye calisiyodu.

*bant da almak zorundasin ama.. dedi.
+tamam, dedim. o da sorun diildi. gonderiyim yeter artik!

cantamdan cuzdanimi cikarirken ellerim titremeye basladi. aptal kadin, aptal olan sensin!

sonunda gondermeyi basardim.

*baska bisi var miydi?
-yok.
*tamam, hepsi bu kadar.
-tamam.
*iyi gunler.
-...

ama kendimi ordan cikana kadar tutmayi basardim. sonrasinda... yagmur yagiyodu zaten, koyverdim gitti.

Saturday, April 7, 2007

m&m

m&m'leri boyle disinin arasina dik koyup isirinca, yani alttan usten ayni anda baski yapip kirilmasini/patlamasini saglayinca super oluyo.

Thursday, April 5, 2007

oha bee!

kar yaiyo. aalicam simdi. oha dedim boole camdan baktiimda. nisan ayindayiz. cok yaamiyo gerci. hani boole ates sonmek uzereyken mi ne kulleri ucusur ya. onlar da oole ucusuyolar..angel da bi sevindi bi sevindi.. aptal kopek. anlamiyo bisiden.

Wednesday, April 4, 2007

angel

angel her sabah kapimin acildigini duyunca kuyrugunu trabzanlara vura vura geliyo yanima. hemen ayaklarimin ustune yatiyo normalde ama bikac gundur izin vermiyorum. havalar isindi cunku burda.. terlik giyiyorum cunku. olmaz oole. ayakkabilarimla izin veririm de.. bikac gundur kacmaya calisiyorum, koridorda yakalambac oynuyoruz resmen, kovalambac da olabilir.. bugun yine ayni seyi yaptik. ben kazandim. merdivenlere ulasmissam kazanmisim demektir zaten, merdivenler cok kisa ya oturamiyo ayaama ordayken. sev beni sev beni diyo hep kuyruguyla. bu sabah sevmedim. o da bana kizmis olucak ki masanin ustunde geceden kalan biskuvilerden birini aldi, kacti. evet resmen kacti. seslendim arkasindan. normalde adini duyunca hemen gelir. ama bu sefer hic bakmadi. agzindakiyle beraber basini one egerek gitti. 2-3 dakika sonra geri geldi ama. yine kuyruunu salladi. hayir dedim, baardim. cezalisin sen.. cikolatalilardan mi aldi bilmiyorum ama, ben oyle farz ediyorum. kusmek icin bahane arz ediyorum. oeh.

Tuesday, April 3, 2007

birileri...

cok gucume gitti.. olanlari duyunca cok gucume gitti.


birileri hasta oluyo, hastanede yatiyo..

birileri barisiyo, ni$an icin planlar yapiyo..

birileri bi sehirden digerine gidiyo..

birileri yeni birileriyle tanisiyo..

birileri bi yerlerini yakiyo, aciyo cok..

birileri sinavdan 98 aliyo.. seviniyo, sensiz..

birileri oss'ye hazirlaniyo, ama calismiyo..

birileri de kotu aliskanliklar ediniyo..


bunlarin hepsi senden uzakta oluyo. kimse sana soylemiyo. ya da soyluyo ama yine de gucune gidiyo. bilmiyorum nedenini ama sanirim geri donmek icin tek nedenim bu olabilir ilerde...

bi filmde vardi, tam hatirlamiyorum. sey diyodu: sen oldukten sonra hayatin devam etmesi gucune gider mi?

evet gider.

surec.

sen boyle cevap vermeyince mortgage surecinin erken bitmesinden endiseleniyorum.

degisiyo.

ilk ingilizce ogrendigim zamanlarda "chimney" kelimesini cok severdim ben. okunus olarak. bilgisayarim olunca sifresini chimney koyucam dedim kendime, bi de kuzenime. cunku o soylemisti bana bilgisayarima sifre koyup birilerinin girmesini engelleyebilecegimi. ama hic oyle olmadi. ne sifre koydum bilgisayarima ne de birilerinin girmesini engellemek istedim..

oyle diil iste.

safmisin be!
oyle deme akillim.
neden?
e arkadasin o senin, kirilir..
bi bok olmaz ona.

aslinda onun gercekten saf oldugunu dusunmuyodu cunku, kirilmazdi o da evet.. neden? cunku sen arkadasliklari hep yeni zamanlardaki ama sanki yuzyil oncesinden kalmis iskeleler gibi zannediyosun. oyle diil iste!

hetobili

dun film izlerken cok garip bisiy hissettim. sanirim liseden beri hissetmemistim.. ozlem gibi bisiy ama diil tam anlamiyla. kendinden emin.. olucak bi gun. onun icin caba harcamaya gerek yok. bi gun dunyanin bi yerinde seni cok seven, senin de onu cok sevdigin biri olucak. evet bu dusunceydi tekrar yillardan sonra kendini gosteren ve icimi huzurla kaplayan.. bak diyorum kendime; su an olmamasi hic bisiyi degistirmez, olucak eninde sonunda, bunu sen de biliyosun..

ad vericem ona dedim. cunku adi yok, yazik. hem de cok guzel olmasina ragmen. cogu hissettigimiz seyin adi var. birine cok kiziyoruz, sinir hissediyoruz. sonra "off!" diyoruz, umutsuzluk hissediyoruz.. simdi bunu hissedince arkadasina "bak ben hetobililendim." diyebilceksin. negzel di mi.

aman allahim!

Monday, April 2, 2007

sevgili gunluk,

gunluk tutucaktim ben guuya, kizim ya ondan. gerci ben biriyle tanismistim, erkek, o gunluk yaziyodu, cok ilginc gelmisti. boyle bi sehre geldigi ilk otobus biletini ya da o sehirde gittigi ilk sinemanin biletini fana sakliyodu.. ne ilgincti o zamanlar.. simdi diil.


neyse gunluk yazicaktim ben guuya, anca buraya yaziyorum. daha kolay. butun hayatim bilgisayar oldugu icin olabilir mi bilmiyorum. eve geldigim an montumu bile asmadan oolesine masanin ustune firlatip maillere/mesajlara falan bakiyorum boyle. madem diyorum burdayim, yaziyim.. ama simdi ust kata gidip kim yazicak bisiler.. tembelim, evet..


neyse iste sevgili gunluk.. ne iirenc bi giris bu da. olsun. bugun gezdim, kayboldum. allahtan haritam vardi yanimda, acip baktim hemen. hemen diil aslinda, yalan soylemiyim. biraz dooru yolu kendi kendime bulmaya calistim. bizimkinin yaninda bi sehre geldim, dedim bizimki de buralarda olmali ama.. diilmis. harita olmasa eve donemicem.. ne kotu.


gecen gun philadelphia'ya gittim. sey geldi aklima boyle diyince; bizim bolum baskani ali baba. para ve gosteris meraklisi... hep boyle garip garip seyler anlatiyodu bize.. "gecenlerde viyanadaydik arkadaslarla.." , "bi gun munih'teyiz, bi restorana girdik..." falan.. oole hissettim kendimi.. ama evet gittim. 7 saat gezdik. orda yasamis olmayi hayal ettik. evler cok samimiydi. universitesi de varmis hem dedik new york kadar pahali da diildi, guzel de.. bakalim.. hayaller kurup duruyoruz kendimizi bildik bileli... ama loto gibi hepsi, bazen 3 tutturuyorum, bazen amorti bile cikmiyo..


bi de benim cok kafam karisti bugun.. oyle ciddi seylere diil ama.. beynim durdu habire. daldan dala atladim hep, dustum, tirmandim.. kendime geldim ama simdi galiba..


haa bi de guzel bisi var, aile tatile gitti, ev bize kaldi.. neden yaziyorum bunu? okuyunca ne guzel zamanlardi diyim diye. :p gez toz eglen cos.. para derdi yok, al kredi kartini alisverise git, istediini al, sonra gobek yap, kilo al.. arabana benzin koy, araba kullanmaktan yorul. ekmek marketten, benzin bp'den.. yasa git boole. ama iste gelcekler.. 5 gun sonra galiba.. unuttum, hatirlamasam simdilik daha iyi hem.

bi de biz parka gittik yuruyuse. resim cektim biraz. bak bu guzel olmus:
bu kadar...

Wednesday, March 28, 2007

negzel.

bugun cok guzel bisi oldu.. hayir, ne oldugunu soylemicem. ama ozlemisim.. bu kadar seneden sonra... kac sene olduunu bile hatirlamiyorum.. ama bisileri yanlis yapmisim ben. cok yanlis.. adim adim.. bisileri boyle yapmasaymisim belki daha once mutlu olur musum? cok karistirdim ortaligi.. tamam toparlicam.

bastan aliyorum:

bugun uzun zamandan sonra bikac sene oncesini hatirladim/hatirlattim. ozlemisim. bu kadar...

not: arkadaslar iyidir. dostlar daha iyidir. gerisi gariptir, ama guzeldir..

(18)

Tuesday, March 27, 2007

-buyuyunce ne olcaksin?

*CD temizleyicisi olcam.

-aferin.

Friday, March 23, 2007

stres...

cocukken kirilcak esyalarin kutularindan cikan bol baloncuklu plastiklere bayilirdim ben. once teker teker patlatmaya calisirdim. cit.. cit... yavas yavas sabrimi kaybeder, en sonunda camasir sikar gibi plastigi burup oyle patlatirdim baloncuklari. citcitcitcit! bitirince de hic kalmis mi diye bakardim.. bazen bulurdum bikac tane.. sevinirdim yine.. simdi insanlar stres gideriyo bunlarla, ya da bana oyle geliyo.. neyse stresli misin?... al bakalim, tikla:

stres

Wednesday, March 21, 2007

St. Patrick's Day

eh, gec oldu biraz ama yazmadan olmaz dedim..


martin 16sinda hayvan gibi kar yagdigi icin 17si sabahi yakalamam treni kacirmak zorunda kaldim. 9:45 treni koymuslar. madem koymuslar biz de onu yakalayalim dedik. biz? benle yesil kolyelerim.. herkes yesillenmisti. en sevdiim renk, nereye kafami cevirsem.. sonra Sidika karsiladi beni. gecise gittik. "parade" diyolar burda. etekli adamlari izledik. "aa bunlar neden etek giyiyolar? yoksa irlandayla iskocya ayni sey mi?" diye sacmaladik.. gezdik, ayaklarimizi agrittik. sarhos irlandalilar gorduk. trende sacmaladik. eve geldik biz de ictik.. boole..



Tuesday, March 13, 2007

mmhh!

kurabiye yaptim bugun. cok basit aslinda yapmasi. kurabiye karisimini aliyosun.. evet sen! sonra yuvarlaklar yapip tepsiye diziyosun. firini da yaktin mi.. firini niye yakiyosak. acilir mi yoksa? yakilir mi? bilmiyorum. dugmesini yak iste sen. sonra tepsiyi icine koy firinin. 15 dakka sonra bi git bak bakalim pismis mi.. pismisse biraz bekle ki sogusun, agzin yanar sonra. pismemis gibi gorunuyosa biraz daha bekle. bekledikten sonra pismisse bi onceki adima geri don, onu uygula.. bu kadar basit.



...



ne bekliyosun?



haa resim.. burda:


Monday, March 12, 2007

secim.

Bana Coca Cola mi Pepsi mi diye sorarsan eger...

neden soruyosun ki? derim.

benim icin mi, senin icin mi?...

senin icinse Pepsi derim, Coca Cola'yi kendim icerim...

alalaaa!

Saturday, March 10, 2007

yok

bu ilk değil, son olmaz
hayat yalnız yaşanmaz
gidenin ardından bakıp ağlanmaz
kimsesiz, çaresiz. bir şey yok, hiç kimse yok
ağlasam, yalvarsam, bağırsam
bir şey farketmez...

elimden hiçbir şey gelmez, hiçbir çarem yok
karanlık bu sokaklarda sesimi duyan yok
elimden hiçbir şey gelmez, hiçbir çarem yok
karanlık bu sokaklarda elimi tutan yok

ilk değil, son olmaz
hayat yalnız yaşanmaz
sesimi duyan yok,
elimi tutan yok
ağlasam, yalvarsam, bağırsam
bir şey farketmez

elimden hiçbir şey gelmez, hiçbir çarem yok
karanlık bu sokaklarda sesimi duyan yok
elimden hiçbir şey gelmez, hiçbir çarem yok
karanlık bu sokaklarda elimi tutan yok

hiç kimse yok!

(cilekes)

Friday, March 9, 2007

bugun(kuler) bi garip.

yazdim, sildim. bugun boole bunu soylesem noolur, soylemesem noolur havasindayim. iste o yuzden sildim..

...

hediye almayi hic beceremiyorum ben. her iki cinse de. mesela erkege ne hediye alicaami asla bulamam zaten o ayri mesele de.. kiza da hep boole kendi zevkime gore bisi almaya calisiyorum. bu sefer begenip kendime aliyorum onu. sonra baska hediye aramak zorunda kaliyorum falan... buydu yazdigim.

...

- boole sana sevgili edindirmeye merakli mi millet? yani aile buyuklerinden falan bahsediyorum...
+ ı-ıh
- negzel.
+ sana?
- evet. herkes!
- halam, kuzenlerim (4 tanesi), annem, bikac arkadasim, diger halam, annemin bussuru arkadasi (toplamda 6 tanesi sanirim, simdi aklima o kadar geldi.) oole hepsi her gorustugumde soruyolar boole buldun mu birini diye. sanki tek amacim o olmaliymis gibi.
-komsulari saymadim bi de.
- bi de biraz once bi diyalog vardi boole:

sevgilinle mi konusuyosun?
hayir, bi arkadasimla.
neden? yok cunku.
ozlemedin mi?
ozlemedim.
nooldu ankarali?
bitti.
diyosuuun.
eveeet.
hadi bakalim. oyle olsun. bulamadin mi bi coni?
yok kimse burda.
bos kalma sonra..
...

boole gidiyo.

...

-ben kosuyorum. yok kaciyorum, gidiyorum.. yavas yavas. ruzgar gibi diil. hoscakal dicem tabi once. bi de iyi bak kendine dicem. kolay gelsin de diyebilirim vaktim olursa -ki saniyorum vaktim var. neden? kosmuyorum cunku, yavas yavas gidiyorum. bu da bugunun sacmalamasi olsun, varligim anneme armagan olsun. iyi gunler pispinti.
-saol. bana da.

Thursday, March 8, 2007

okumasandahaiyi

masmavineguzelharflerbirbiriyleiciceduruyosankihicayrilmicaklargibi
amaenindesonundaaralarinabisiylergiriceknoktalarvirgullerbazende
bosluklarherzamanoldugugibiherkeseoldugugibikendilerinidipdibe
bulcaklarsikilcaklaryanindakilerdenamayalnizkalamicaklarasla
istemedikleriylebileyanyanadurucaklardurmakzorundakalcaklar
vehattaegerbirisiispirtolukalemkullaniyosahepordaolmakzorunda
kalcaklargecmisdiyoruzbizbunaneyaparsanyapdegistiremeyecegin
seylervaraslaamabunlarboylesilinmiyoyasensimdionlarigoruyosun
uzuluyosunyabelkideisteoyuzdenbelkibidahaayniseyiyazmazsinyada
cokhafifbikalemkullanirsinbelkiozamanduzeltebilirsinduzeltemesen
bilecokgozebatmazlardigerlerikadaretkiliolmazlarbelkievetbelkide
boyledirendogrusunusenbilirsinsakinunutmabidekimseninseni
uzmesineizinvermetamammiseniseviyorumseniseviyorumki
baskalarinisevebileyimoylediyoducunkubiyerdebendedogru
oldugunudusunmustumhepkendimisevicemdemistimokubunu
senicokseviyorum.

umrumda diil...

"duramadim. saclarim oyle uzamisti, ruzgarda oyle guzel dalgalaniyodu ki.. bi de yuzum uyusmustu ruzgardan. ama cok diil. dudaklarim kurumustu bi de. konuyla alakasi yok tabi bunun. sana anlatiyorum diye heyecanlandim. carptigim sen diil de baskasi olsaydi yine heyecanlanir miydim bilmiyorum." dedim. durdum sonra.

...

baktim, o da bana bakti. aslinda bakar gibi yapiyodu bence. nasil kurtulsam acaba bu deliden diye dusunuyodu. boole icten ice, icten ice. distan da soylemeye karar verdi galiba. tam agzini acti... bisiler soyledi ama duyamadim. gerizekali aceleci taksicinin biri kornasina oole abandi ki... duyamadim. "efendim?" dedim. derin bi nefes aldi. "bosver." dedi. bosverdim.

"kardesin nasil?" diye sordum. neden sordum bilmiyorum. umrumda diildi aslinda. agzimdan oolesine cikiverdi. "iyi." dedi. o kadar. gerisini soylemedi. gecen gun aceleyle bi yere giderken, o yetismesi gereken yere varamadan dusup parmagini kirdigini, dun onu uzaktan gordugumde bu yuzden elinde o sarginin oldugunu soylemedi. caninin yanip yanmadigi umrumda bile diildi. bilmek istemiyodum ki zaten. ona dair hicbisiy. sadece ben olayim, onsuz.

neyse iste, kirmis parmagini. bizim dedikoducu komsudan duydum ben bunu. bu sabah anlatti. "biliyo musun, bulut'un parmagina noolduunu?" diye sordu. o beni birakip gittiginden beri onunla ilgili seyleri bana anlatmayi adet edinmisti. "yoo." dedim. ama bilmek isteyip istemedigimi sormadi bana. sadece anlatti. sonra gitti.

cok derinlerde ... hic bisiy yok oralarda. derinligimi kaybettim ben. suyun yuzunden gitmeye karar verdim. vardigimda belki geriye donup bi dalis yaparim. ama simdi diil. simdi sadece uyumak istiyorum. gerisi umrumda diil.

kisacasi, duramadim. kosarken elimde tuttugum sicak cikolatayi onun uzerine doktum. su dunyada konusmak istemedigim ikinci insanin ustune. koca sokakta, hatta koca sehirde ona mi denk gelmistim... dislerimin ayrik olmasi boyle durumlarda ise yaramiyo. bunlari boyle cabuk dusunurken onunla olan derin sohbetimizin bittigini farkettim. "iyi bak kendine." dedim. sanki ben soylemesem bakmicakti. gulumsedi yuzundeki tum kaslari zorlayip. basini egip yoluna devam etti.

hava soguktu. kulaklarimi orttum annemin ordugu bereyle. yoluma devam ettim. hava gercekten soguktu. ve baska hibisiy umrumda diildi...

Wednesday, March 7, 2007

olmicak..

bugun vaktim vardi. yazmadim.

Monday, March 5, 2007

olmadi.

bugun yazcaktim ama vakit olmadi, yazamadim...

Saturday, March 3, 2007

in her shoes



in her shoes diye bi film izledim gecen gun. iki kiz kardesin hikayesi.

ne yaparsan yap kardessin. ne kadar uzakta olursan ol, kizsan da, kussen de kardessin. bi tanesin.. oole demiyolardi tabi ama demeye calisiyolardi. sinema zaten gosteren sanattir demisti sinema hocamiz. her seyi soylemezler ama sen anlarsin.

sonra filmde bi kiz kardes digerinin dugununde ona siir okuyodu. bu siiri:

i carry your heart with me
(i carry it in my heart)
i am never without it
(anywhere i go you go, my dear; and whatever is done by only me is your doing, my darling)
i fear no fate
(for you are my fate, my sweet)
i want no world
(for beautiful you are my world, my true)
and it's you are whatever a moon has always meant
and whatever a sun will always sing is you
here is the deepest secret nobody knows
(here is the root of the root and the bud of the bu
and the sky of the sky of a tree called life; which grows
higher than soul can hope or mind can hide)
and this is the wonder that's keeping the stars apart





i carry your heart
i carry it in my heart..




(E. E. Cummings)





ne ki?

kendini kandirma
akillim.
yemek yemek super bisiy,
ama artik diil.
gobek mi yapmisim ne?!
cok ayip.
ama kucucuuk.
bosver,
herkeste var.
her 2-3 kelimeden sonra
enter'a basmayi birakmazsan
siir zannedicek herkes bunu.
ama diil iste.
baksana bi kere
kafiye mi var?
hece olcusu?
aruzdan hic soz etmicem bile.
nefret ederim,
gereksiz.
neyse..
siir diil bu.
sair diilim ben.
sacmalayiciyim,
uzaticiyim,
bi deee
...
unuttum.

beetle juice

beetle juice'un muffin olmasini istiyorum. bol cikolata parcacikli!

muffin..

muffin..

muffin!

Wednesday, February 28, 2007

tavuk sote

iki saattir tavuk sote tarifi ariyorum. daha dogrusu ac bi karinla alisveris yapmanin dayanilmaz hafifligini... tamamlayamadim cumleyi. zaten hafiflik diil o. agirlik resmen.

misir, bezelye, havuc, fasulye karisimi gibi bisiy aldim. tavuk sote yapicam aklim sira.. bilmiyorum o anda ne dusunuyodum.. eve geldim, hepsinin icinde bulundugu bi tarif aradim bulamadim. zaten farkettim ki "kusbasi" tabiri cok vahsi ve yemek tarifi siteleri bizle cok yuz goz oluyolar.. oyle yapalim, soyle ilave edelim, kavuralim falan.. sanki beraber yicez yemegi dedim. bi de boyle dedim:

"simdi oncelikle soganlarimizi (evet, bizim onlar!) dogricaz. oldurcez onlari (nihahaaa). sonra tavuklarimizi (kestik hepsini. oldurduk) muhabbet kusu basi iriliginde dogricaz. kizartcaz azcik. sonra da minik sevimli bahcemizden topladigimiz mantarlarimizi 4e bolup karisima ilave edicez. domates biber falan ne varsa aticaz icine.. oole suyunu cekene kadar sotelicez. pisicek. bu kadar. afiyet olsun bize!"

-kendi yemek tarifi sitemi acicam.
+ac, hic yuz goz olma okuyucularla.

over my head

i never knew. i never knew that everything was falling through. that everyone i knew was waiting on a cue, to turn and run when all i needed was the truth. but that's how it's got to be, it's coming down to nothing more than apathy. i'd rather run the other way than stay and see. the smoke and who's still standing when it clears. everyone knows i'm in over my head, over my head, with eight seconds left in overtime she's on your mind, she's on your mind...

let's rearrange, i wish you were a stranger i could disengage. just say that we agree and then never change, soften a bit until we all just get along. but that's disregard, find another friend and you discard as you lose the arguments in a cable car, hanging above as the canyon comes between. everyone knows i'm in over my head, over my head, with eight seconds left in overtime she's on your mind, she's on your mind.

and suddenly i become a part of your past. i'm becoming the part that don't last. i'm losing you and its effortless.

without a sound we lose sight of the ground in the throw around, never thought that you wanted to bring it down. i won't let it go down till we torch it ourselves. everyone knows i'm in over my head, over my head, with eight seconds left in overtime, she's on your mind, she's on your mind...

Monday, February 26, 2007

cekirdeksiz.

"ha cekirdekli, ha cekirdeksiz! bosver, ikisi de insan. yiyiver gitsin..." dedi.

"ya ruyaysa?!" dedim. ama diildi. mor kulakli olanin sol ust gozune baktim. ama once yuzume boyle acinasi bi ifade takindim. yani yolda oyle bi cocuk gorsen butun sekerleri alirsin ona, o kadar.. baktim, baktim... o da bana bakti...

sonra aklima bisi takildi. "lan," dedim, "cekirdekli nooluyo ki? cekirdekli miyim o zaman ben cekirdeksiz miyim?" baktim soyle bi kendime. cozemedim..

yine gozune baktim ama o bana bakmiyodu. diger gozleri denedim.. ama o iki burunlu olanla konusmaya basladi.. nefesi bok gibi kokuyodu.

"amma da selektifmissin haa!"
"o ne demek be? selektif?"
"diyorum ki: bosver, yiyiver gitsin.."

"ah! gittim iste simdi." diye dusundum. uc gozu bana bakiyodu. bi gozu iki burunluya.

of, bu gerilim insani olumden beter ediyo diye dusundum sonra. sonra da ne cok dusunuyorum diye dusundum.. ne cok dusunuyordum hakkaten.. dusunmeyi kesip bisiler yapsam iyi olucakti. ama oyle siki tutmustu ki beni kipirdayamiyodum. elini isirmaya calistim, hic tepki vermedi. sinek isirigi gibi bisi dedikleri bu heralde dedim.

sonra her yerim yanmaya basladi, ustume bisi dokmustu aptal sey! yemegi bunlar da sicak seviyo heralde.. sonra agzina dogru son yolculuguma ciktim..

yedi beni! hem de cekirdekli miyim, cekirdeksiz miyim ogrenemeden...

ama sanirim cekirdeksizdim ki cignemeden yuttu..

gerisini hatirlamiyorum...

Saturday, February 24, 2007

gunaydin, ama uyuyo herkes.. ne sacma.

simdi uyuyo herkes. bi ben kalktim. ama neden kalktim bilmiyorum. boyle gozlerim aciliveriyo birden. sonra kalkiyorum hemen yataktan. cunku debelensem biraz daha uyiyim diye kesin uyuyamicam, vakit kaybi.. sidikayi uyandirmadan ciktim odadan. evet, sidika geldi dun. liseden arkadasim. cok samimi diildik lisede ama bayaa kalem alis verisi yapmisizdir. yok yok saka.. arkamda oturuyodu. sessiz sakindi boyle o zamanlar benim gibi. sonra noolduysa boole bicir bicir bisiler olmus. yine benim gibi. konusuyorum ben de.. bazen, tamam! neyse iste ama cok degismissin demisti bana. ne zaman demisti orayi atladim. oyle bi anda degismedim tabi bukalemun gibi.. biz iletisimi kopardiktan sonra bigun sokakta karsilarsik. film gibi boole. ee nerde okuyosunlar, aa ne guzeller... telefon numaralari. yeni fikirler.. oneriler falan. sonra kendini new york'ta buldu birden. iyi de oldu. kisacasi (ne kisasiysa) sidika geldi. herkes de uyuyo.. gezicez. bakicaz..

aa bi de herkes new york'a gidiyoken ben onu buraya cagirdim.. neden yaptim bilmiyorum. ben new york'a gitseymisim daha mantikli olurmus. millet yeni cin yilini kutlucak.. yazamiyorum da. cin diil o. hani ulke var ya, ondan. iste china town'a gidiyo herkes. nolcak yeni yila girince bilmiyorum ama kutlucakmis herkes.. ama hic bisi degismicekse neden kutliyim? yani ertesi sabah erkenden kalkmak zorundaysam, calismak zorundaysam neden yeni bi zaman dilimine girmeyi kutliyim ki..

tamam yeter bu kadar zaten okuyunca sikilcaksin. cok uzun yazilari okurken ben de bazen sonunu getirmeden bunaliyorum. o yuzden yeter bu kadar. ama bak simdi, paragraflarin arasinda bosluk olunca daha cok gozukmesi gerekiyo bence. ama oyle ben daha rahat okuyorum. bana daha az geliyo oyle.. ya da geliyolar bana...

zaten neden yazdim.. unuttum. ama onemli olan yazmis olmam bence. millet abuk sabuk seyler yaziyo. tamam bu da olmadi. gidiyorum ben. kib. byes.

Tuesday, February 20, 2007

anasini sattiminin dunyasi

evet aynen oyle, anasini sattiminin dunyasi!
bisiyler bitiyo ama yeni bisiyler baslamiyo. neden bilmiyorum. baslatmaya calisiyorum ama dedim ya anasini sattiminin dunyasi, baslamiyo. hic baslamiyo. hep bitiyo...