Thursday, December 15, 2011

sikayet

Forbes dergisine gore en mutsuz ulkeler arasinda Turkiye 75. siradaymis. uzun sure uzakta kaldiktan sonra her ziyaretimde insanlarin yagmur yagmasindan bile sikayet ettigini gordukten sonra daha ust siralarda olmamasina sasirdim biraz.

Friday, November 25, 2011

black friday

sunca yillik romaliyim, bi black friday gormuslugum yoktur. ne merak ettim, ne de gece yarilarindan sabahin korune bekleyecek kadar ciklgin oldum. ama bu sefer baskaydi. hem bi degisiklik yapalim da bu sene gece yarisi acalim magazalari demislerdi. bu sefer de millet sukran gunu hindisinden fedakarlik edip dizilmisti best buy'in onune aksam yemegi vakti. biz de 10 dakikalik bi bekleyisten sonra vazgecip atladik arabamiza, onlerinden gecerken de "manyaksiniz siz!" diye bagirdik hic onlardan olmamis gibi. evet, millet manyak. yorganlar, cadirlar, yastiklar, portatif sobalar.. hatta 4lu okey cevirenleri bile gordum. hava cok soguktu. naapalim, biz de gece 12 sularinda ziyaret ederiz dedik.

hic de oole soylenenler gibi millet birbirini itip kakmiyodu. azcicik bekledikten sonra girdik walmart'a. bizim televizyona zam gelmis. az da diil, 100 dolar. zor veririm. ciktik, bestbuy'daki sirayi gorunce basimizi onumuze egip ordan da uzaklastik. target desen o da sapitmis. hani bilek'ti bu fraydey? onca zaman goruntu aletlerine bakip da manyak olursan, tek bi televizyonu begenirsen oole olur. millet 40" televizyonu 200 dolara almasini da bilmis ama biz onu begenmedik. sonuc olarak gecenin 2sinde geldik eve. online alisverisimizi yaptik pasa pasa. gelcek hayvan gibi goruntulu aletmizi bikac gune. boylece ilk black friday maceramizin sonuna geldik. ikincisi duzenlenir mi, ondan da supheliyim gerci.

dogum gunum kutlu olsun bu arada.

Tuesday, November 22, 2011

ev isitmasi


hani ciftimiz yeni evine tasininca onlara oturmaya gidilir ya, yeni koltuklarinda oturmaya. ne deniyodu ona? "yeni ev oturmasi" mi? hediye getiriyo muydu gelenler?

bi temizlik kosusturmacasi, baska neresi var? ince belli bardaklarda cayla borek ne guzel giderdi. yufkam yok. kurabiye olucak ama. sarap da.



Tuesday, November 15, 2011

6


gecenlerde ustume artik hic bi kiyafetim olmuyo diye oturup aglamisligim vardir. gecenlerde. onlar bana ayak uydurmuyosa ben onlara neden ayak uyduriyim canim, di mi? hic. yenilerini bakiyorum bu aralar, magazalar pek yardimci olmuyor. ne varsa online alisveriste var. tek derdim bu ne guzel.

rutabaga halinden memnun diil, sanirim seklini begenmedi. misirken iyiydi de. ama iste buyuyo insan, geriyo donus yok. bi sonraki adim salatalik. sabirsizlikla bekliyoruz.

kolayi birakali 5 ay oldu.

Tuesday, October 25, 2011

sarki



"ooh! get me away from here i'm dying
play me a song to set me free"

yapmam gereken isler var, bitirmem gereken listeler yaptim kendime. liste olmadan kafami toparlayamiyorum hala. kotu bisi mi bu? salak diilim di mi? takvim almam lazim, yeni yil geliyo. gelsin, annem de gelsin. babam da. keske eda da gelse.

"thought there was love in everything and everyone
you're so naive!"

hic bisi sandigin gibi diil aslinda. saclarin cikarken annenin midesini bayaa bi yakmissin diyolar. o saclar icin deger miydi? (evet)

"at the final moment, i cried
i always cry at endings"

su aralar duygusal olmamla bi alakasi yok. bazen okumamam, dinlememem, izlememem, konusmamam, dusunmemem lazim. sel.

"oh, that wasn't what i meant to say at all"

hic bu kadar mutlu olmamistim.

they never know unless i write
"this is no declaration, i just thought i'd let you know goodbye"

Thursday, October 6, 2011

kucuk


cok kucuk. uzerine kondugu agacin tepesinde mi oole gozukuyo acaba? yok gercekten kucuk. ordan bayaa bi uzagi goruyo olmali, miyop diilse. kuslarin da gozleri bozuluyo mu ki?

buraya geleli nerdeyse 1 ay, yeni eve tasinali da 2 hafta oldu. daha uzun zaman gecmis gibi. sessizlik insana bu kadar uzun gelmemeli. tam tersi olmaliydi sanki, daha yavas akmali zaman. dunyanin en kalabalik sehirlerinden birini arkamda birakip gun boyunca insan sesini ne kadar az duydugumu farkettigim bi yere goctum. geri donemeyecek olmam uzmuyo da, nasil anlatsam, arada bi gidebilicek kadar yakin olsaydi icimi burkmazdi belki. geride biraktigim 2-3 kisiden fazlasini ozlemiyorum, uzulmuyorum. ama eksikligini hissediyorum onlarin. cok mu yalniz kaldim?

cok kucuk. uzerine kondugu agacin tepesinde mi oole gozukuyo acaba?

Wednesday, September 21, 2011


daha da uzaklasmaktan mi, butun gun yalniz kalmaktan mi, okudugum sacma sapan seylerden mi bilmiyorum ama bu aralar babami cok ozluyorum. icinde bulundugum durumu dusununce zirt pirt yanlarina gidemeyecek olmak daha da uzuyo. insan 5 yildan sonra alisir diye dusunuyo ama.. birlikte vakit gecirmekten bahsediyorum. babamla ne yapsam sikilmazdim. suan en yakin arkadaslarimdan biri annem olsa da babamin yeri apayri. kardesimi cok kiskaniyorum bu yuzden, biraz da kiziyorum degerini bilmiyo diye.

aglak bi insanim.

Saturday, August 27, 2011

irene

gece 3te yatmama ragmen guruldayan bi karinla uyaniyorum 8de. limon acikmis olmali. bi sure duymazdan gelmeye calisiyorum gurgurlarini, olmuyo. doyurmak lazim.

penceren disari bakiyorum yataktan kalkmadan. irene gelicek, az kaldi. ondan hava biraz huzunlu, ici kararmis. biz de sevmiyoruz onu. evde yumurta ve dis macunu kalmamis. markete tek basima gitmek istemiyorum sirf edo da bu olaylara tanik olsun diye, uyuyo suan. simdiden firtinadan sonra etrafin fotografini cekmek icin sabirsizlaniyorum.

6 eyalette olaganustu hal ilan edilmis irene geliyo diye. burda oglen 12den sonra tum metro ve otobus servisi durucakmis. herkes evinde otursun dediler. busuru siginma yeri de acmislar gerci. neyse ki guvenli bolgedeymisiz.

dun gece marketlerdeki sira bayaa meshur oldu dost sohbetlerinde. hic bi yerde pil, tualet kagidi, su, ekmek gibi seyler kalmamis. umarim yumurta kalmistir. kurabiye yapicam.

korkum suyun ve elektrigin kesilmesi. karanlikta kokusmak kadar kotusu var mi?

neyse ki cok yakinda gidicem buralardan. gunesli gunler beni bekliyo!

Wednesday, July 13, 2011

new york'tan ayrilmadan once yapmadigim bi suru sey oldugunu bu sabah farkettim. disari cikip fotograf falan cekmeliyim, sokaklarda dolasmaliyim. strand'den kitap almaliyim. williamsburg'e gitmeliyim. central park'ta dolasmaliyim, sandala binmeliyim. bronx zoo'ya sevgilimi goturmeliyim. ozgurluk heykeline de. new york'a tepeden bi hoscakal demeliyim...


strand'den kesinlikle kitap almaliyim.

panikledim.

Tuesday, July 12, 2011

suc ustu

Monday, July 11, 2011

sincaplik

dun isten eve geldigimde krakerleri yerlerde buldum. masanin ustundeki ekmek posetinden ekmekler cikmis, isirilmis falan. once ne oldugunu anlayamadim. sineklige baktim, biri yemis. sonraki 5 dakikada evde sincap aradim. yemis ve kacmis terbiyesiz.

iyi de krakerlerimden ne istiyosun?

kahvalti icin ekmegim yoktu bu sabah. ama neyse ki pasta vardi.

Tuesday, May 24, 2011

temporary happy ending

Tuesday, May 10, 2011

recycle


roommate denen varlik garip sey.

zor

annem zor bi insan. biraz catlak, biraz komik. soylediklerinin coguna "evet, anne" diyip gecistirmek zorunda kalsam da, cok soru sorsa da seviyorum, ozluyorum. annem o benim. kardesimin de annesi. kardesim 17 yasinda. onu sevmedigini soyluyo orda burda ve ben uzuluyorum. aslinda uzulmemem lazim, cunku ben de 17 yasindayken annemi cok sevdigimi hatirlamiyorum. buyuyunce daha iyi anliyo insan. kardesim de buyucek. buraya gelince ona telefonda "anne, seni cok ozledim" dicek, biliyorum.

ruyamda annem sacmaliyodu. bana zorla bisiler yaptirmaya calisiyodu. aksamustu saat 7 falan. babami arayip "yolda misin? gel kurtar beni." diye agliyodum. "annem yine sapitti." karsiliginda "napicaz biz bu kadinla?" diyodu babam. iste o an cok uzuluyodum. aralarindaki iliskinin nasil bu duruma geldigine..

dusundum simdi, buyuyen sadece ben diilim. aci olan, bi sure sonra buyume'nin yerini yaslanma'nin almasi..

Saturday, May 7, 2011

bir gun

sabah. uyaniyorum. bilmedigim bi evdeyim. yanimda sevgilim. ev arkadaslarini goruyorum. salon yatakhaneye donmus. birinin yanina gidip oturuyo. gazete okurken kiz onun omzuna cenesini dayiyo. kiskaniyorum. sevgilim sesli okuyo gazeteyi. bi koltugun arkasina saklanip yatiyorum, sevgilimi dinliyorum haberleri anlamadan, sesini sadece. yanima geliyo, opuyo beni. partiye gitmemiz lazim artik diyo. motosikletine atliyoruz. ama cok yakin, 2 dakika bile surmuyo. tekne gibi bi ev. oltalar, baliklar. cok acim. yemeklerin hepsi balik. saat aksam 4 olmus, ben hala kahvalti etmemisim. camasirlar aklima geliyo. restoranda birakmistim iki siyah cop poseti icinde. diger yemekler hazir olana kadar camasirlari hallederim, hem gozdeyi de gorurum, nasil olmus bi bakarim diye dusunuyorum. sokaklar garip metrodan inince, yanlis cikistan cikmisim. hava karanlik. istedigim caddeye ulasmak icin gectigim sokakta bikac isci adam. yoldan gecenlere bakip bisi soyluyolar. tam ben gecerken egilip bacagimdan tutuyo biri. birak beni diyorum, polisi ararim. bana kotu kotu bakip bi sure takip ediyo. ben elimi telefon icin cebime attigimda bi sigara paketi geliyo. hafif kirilmislar, tutunleri dagilmis. tiksiniyorum. camasirlari aliyorum restorandan ama gozde orda diil. zaten benim camasirlar o kadar da fazla diilmis. basim donuyo acliktan, bi yerde oturmam lazim. evsiz biri denk geliyo yanima, siyah posetimi karistirmaya calisiyo. cok gucsuzum, sadece poseti cekip gidiyorum. icinden turkuaz, suet bi omuz cantasi duser gibi oluyo. hic benim tarzim diil, bunu nerden buldum ki diye dusunuyorum. anneminmis. kuzenimin evine ugruyorum, annem ordaymis. bora'yi da gorurum hem diyorum. buyumus bora ama hala yuruyemiyo. halbuki son gordugumde yurumeye baslamisti. annem sacmaliyo, yuksek sesle konusuyo bi ara cok. sikinti basiyo. hala acim. botlarimi bulamiyorum bi turlu, birinin cantasindan cikiyo sonunda. kuzenim bana sariliyo giderken, bu kadar arayi uzatma bi daha diyo. partiye geri donuyorum. parti restorana tasinmis. italyan-japon. bi kiz bana yemekleri anlatiyo ama ben orda calismaya baslicakmisim gibi. italyanla japon yemekleri nasil bi araya gelir ki, uyumsuzlar cok diyorum. kiz anlatmaya devam ediyo. sevgilim ortalikta yok. hala acim. ya acligimi unutuyorum ya da bisiler yiyorum bi sure sonra. odamdayiz, sevgilimle. bilgisayarin basinda bisiler yapiyo. banyoya girip gelicem diyo sonra. ben uyuyakaliyorum, cok yorgunum.

Thursday, April 28, 2011

-msu.

depresyonumsu bi yerlerden bildiricem, hazir ol. saka saka.

midemde kocaman ve agir bi bosluk var. bulanti mi yoksa 9 saat ucmanin ve biraz da donmek istememenin sebep oldugu belli olmayan garip duygumsu bisi mi bilemiyorum. kendini rahat ifade edemeyen bi kisiligi var simdiliik.. ilerde acilicak, inaniyorum.

hayaller var diger yanda, guzel, mutlu bu sefer, cok. kardesim gelicek sonra, az kaldi. saydim, 46ymis.

bi deeee, mukemmelimsi bi sevgilim var.

onun disinda bugun sinav var. zeus seni nasi biliyosa oole yapsin musti.

sirada bi sarki var.

sana gelsin.

Tuesday, April 12, 2011

evsiz

"kardesin geldigi icin en zayif halka sensin. gule gule ceyda."

beni evlat edinicek birilerini ariyorum. cok guzel roommate de olurum.

Thursday, February 24, 2011

110 falan

uyaniyorum, sirtimdaki ve kolumdaki acimasiz agrilar gitmis. gormezden gelip aglamayinca vazgectikleri oluyo bazen..

karnima yerlesen orkestrayi dinliyorum. caldiklarindan sikilinca bikac mini bagella korkutup kaciriyorum butun muzisyenleri. guzel calamiyolardi zaten. gurr gurrul gur.

kafamda bi program yapmaya calisiyorum. bugun cikip fotograf ceksem, yarin butun gun calisiyorum zaten. cumartesi zirve gec saatte neyse ki, sabah diger odevlerle bogusurum. zirvede cektiklerimi kullanabilir miyim acaba.. pazar da sabah var. sac kesiminden hemen once. sonrasindaki isten de.

kardesim de amerikan vizeli bu sabah itibariyle. korktuguna degmemis dedi. o da benim gibi "iyi yolculuklar" dendikten sonra ne diceeni bilememis. hebele hobolo. safak 110 falan.

Wednesday, February 23, 2011

yirmiyedi haziran ikibinon

... ucak cok yumusak indi. hava da guzeldi zaten. neden bilmiyorum, bu sefer ucaktan cok korktum. gozlerim doldu boole korkudan. birileri yanimda olsun istedim, kimse yoktu. California'da hala dunmus, ne komik.. vapura binicem. evet, vapur. simit alicam. martilara atmicam bu sefer. hepsi benim.

Tuesday, February 1, 2011

subat geldi yahu.

sincap gibi bi o yana, bi bu yana ani bakislar attim cikisin ne tarafta oldugunu anlayabilmek icin. tabelayi gordum, yurumeye basladim. yuruyusumu seviyorum, kendinden emin ama azcik salakca. onumdeki yavas yurumesin. sag sol yapip direklerden siyrilip on siralara ilerliyorum. merdiven cok dar ama karsidan gelene yol veremicek kadar diil. ust kata cikip diger trene biniyorum. okulun ilk gunu oldugu icin biraz heyecan var, her ne kadar o sirada baska yerlerde yuruyo olmayi tercih etsem de.. okulun ilk gunu dundu gerci ama hic biri tanidik diildi siniftakilerin. arkadaslarimi ozlemistim, dogal bisi. baksalarinin sigamiycaa darlikta bi bosluk bulup kicimi yerlestiriyorum koltuga. yanimdakileri rahatsiz etmemek icin dirseklerimi cok acmamaya ozen gosterip kitabimi cikariyorum cantamdan. su satirlar dikkatimi cekiyo:

"ay tutulmasi: gokyuzundeki ay yeryuzundeki insanlarin gozlerinden saklanmayi basarir bazen. hazir kimse gormuyorken, pudrasini tazeler."

okula vardigimda hic sevmedigim kizi (susan) adam sandler'a benzeyen cocukla (philip) konusurken buluyorum sinifin kilitli kapisinda. kiz bana selam veriyo, ben onu cocuga atiyorum. "tanidigimiz herkes yavas yavas toplanicak sanirim" diyo. istemeden katiliyorum. santiago gorunuyo koridorun sonunda. beni gorup kacar gibi yapiyo. ona dogru kosuyorum. beni hic ozlememis. insan, diyorum, en iyi arkadasini nasil ozlemez. saka yapiyomus meger. ben de saka yapiyodum zaten diyorum. profesor geliyo, derse giriyoruz. kendimizi tanitiyoruz sinifa. komik bisiler geciyo aklimdan ama paylasmiyorum. yine de iyi bi izlenim birakiyorum soylediklerimle. sonraki dersi musti ogretiyo. hala "sen" mi yoksa "siz" mi diceemi bilemeden konusarak yuruyoruz ders cikisi. SLR alicam diyorum. sen cupcake kursuna git, daha iyi diyo. sonra bana kitap hediye ediyo. konu: action script tabi ki. mutlu oluyorum.

(ama sevdicek yaninda gecirdigim 6 gunden daha mutlu diilim. o bunun 986974321 kati falandi yanlis hesaplamadiysam.)

35 mm bi SLR bakiyorum fotografcilik dersim icin. onerin varsa cekinmeden mail falan atabilirsin. cok pahali olmasin, ogrenciyim malum.

sevgiler, saygilar. ya da ikisinden biri. sana kalmis.

Friday, January 21, 2011

gelin bu kara bir dur

kurek sesleriyle uyaniyosan, pencereden disari bakmaya hic gerek yok. kar botlarini giyebilirsin. yine mi? evet yine. bu kacinci ben de bilmiyorum ama daraltmaya basladi.

gelin bu kara bir dur diyelim.

Saturday, January 15, 2011

ruya

mide bulantisiyla uyaniyorum. koku tanidik ama sevdigim bi koku diil. uzaklasmak istiyorum o kokudan. "ben biraz yurucem." oteldesin, nereye yuruyosun. "yurucem iste." arkandan bakan saskin gozler. daha yeni gelmisti.. butun gun yuzdum zaten, nehir tertemizdi. bogulmak uzereyken adamin kurtarilmasi buyuk sans. kardesim kucucuk, ama buyucek.. otelin koridorlarinda terliklerim ve pijamalarimla elimde cuzdanim ve bi kitapla yururken otelin bi kismi kapali bi magazaya donusuyo ama yine de kendi benligini yitirmiyo. yorganlar goruyorum, asmislar. satmak icin. 10dolar, amma ucuz diyorum anneme. yorgan delisi olmus bu diyo arkamdan. ilerde acik bufe yemek var. gecenin 3u mu ne. standlari gezerken boregi kestiriyorum gozume ama ellerim dolu diye geciyorum simdilik. kararimi verip geri gelicem derken restoranin diger yarisindaki markete ulasiyorum. biraz cubuk kraker ve kocaman cam nutella kavanozunu alip kasaya gidiyorum. amma yayvan bu kavanoz. cok da agirmis, kim tasicak simdi bunu. poset lazim. poset.

boyunum ucurtma ipiyle kesildikten sonra her yukari baktigimda bogazimin en ince ayrintilarini gormemden ya da okulumun bahcesine dusen bombalarin devasa pandalara donusmesinden azcik daha mantikli olmus.

ama asil can alici nokta ruyamin basindan sonuna beni takip eden adamin dun restorana gelmesi oldu. ne isin var ki orda? korktum. bi corba icip gitti gerci. gitti.

Monday, January 3, 2011

buz


bisi unutmus olman lazim..