Thursday, February 24, 2011

110 falan

uyaniyorum, sirtimdaki ve kolumdaki acimasiz agrilar gitmis. gormezden gelip aglamayinca vazgectikleri oluyo bazen..

karnima yerlesen orkestrayi dinliyorum. caldiklarindan sikilinca bikac mini bagella korkutup kaciriyorum butun muzisyenleri. guzel calamiyolardi zaten. gurr gurrul gur.

kafamda bi program yapmaya calisiyorum. bugun cikip fotograf ceksem, yarin butun gun calisiyorum zaten. cumartesi zirve gec saatte neyse ki, sabah diger odevlerle bogusurum. zirvede cektiklerimi kullanabilir miyim acaba.. pazar da sabah var. sac kesiminden hemen once. sonrasindaki isten de.

kardesim de amerikan vizeli bu sabah itibariyle. korktuguna degmemis dedi. o da benim gibi "iyi yolculuklar" dendikten sonra ne diceeni bilememis. hebele hobolo. safak 110 falan.

Wednesday, February 23, 2011

yirmiyedi haziran ikibinon

... ucak cok yumusak indi. hava da guzeldi zaten. neden bilmiyorum, bu sefer ucaktan cok korktum. gozlerim doldu boole korkudan. birileri yanimda olsun istedim, kimse yoktu. California'da hala dunmus, ne komik.. vapura binicem. evet, vapur. simit alicam. martilara atmicam bu sefer. hepsi benim.

Tuesday, February 1, 2011

subat geldi yahu.

sincap gibi bi o yana, bi bu yana ani bakislar attim cikisin ne tarafta oldugunu anlayabilmek icin. tabelayi gordum, yurumeye basladim. yuruyusumu seviyorum, kendinden emin ama azcik salakca. onumdeki yavas yurumesin. sag sol yapip direklerden siyrilip on siralara ilerliyorum. merdiven cok dar ama karsidan gelene yol veremicek kadar diil. ust kata cikip diger trene biniyorum. okulun ilk gunu oldugu icin biraz heyecan var, her ne kadar o sirada baska yerlerde yuruyo olmayi tercih etsem de.. okulun ilk gunu dundu gerci ama hic biri tanidik diildi siniftakilerin. arkadaslarimi ozlemistim, dogal bisi. baksalarinin sigamiycaa darlikta bi bosluk bulup kicimi yerlestiriyorum koltuga. yanimdakileri rahatsiz etmemek icin dirseklerimi cok acmamaya ozen gosterip kitabimi cikariyorum cantamdan. su satirlar dikkatimi cekiyo:

"ay tutulmasi: gokyuzundeki ay yeryuzundeki insanlarin gozlerinden saklanmayi basarir bazen. hazir kimse gormuyorken, pudrasini tazeler."

okula vardigimda hic sevmedigim kizi (susan) adam sandler'a benzeyen cocukla (philip) konusurken buluyorum sinifin kilitli kapisinda. kiz bana selam veriyo, ben onu cocuga atiyorum. "tanidigimiz herkes yavas yavas toplanicak sanirim" diyo. istemeden katiliyorum. santiago gorunuyo koridorun sonunda. beni gorup kacar gibi yapiyo. ona dogru kosuyorum. beni hic ozlememis. insan, diyorum, en iyi arkadasini nasil ozlemez. saka yapiyomus meger. ben de saka yapiyodum zaten diyorum. profesor geliyo, derse giriyoruz. kendimizi tanitiyoruz sinifa. komik bisiler geciyo aklimdan ama paylasmiyorum. yine de iyi bi izlenim birakiyorum soylediklerimle. sonraki dersi musti ogretiyo. hala "sen" mi yoksa "siz" mi diceemi bilemeden konusarak yuruyoruz ders cikisi. SLR alicam diyorum. sen cupcake kursuna git, daha iyi diyo. sonra bana kitap hediye ediyo. konu: action script tabi ki. mutlu oluyorum.

(ama sevdicek yaninda gecirdigim 6 gunden daha mutlu diilim. o bunun 986974321 kati falandi yanlis hesaplamadiysam.)

35 mm bi SLR bakiyorum fotografcilik dersim icin. onerin varsa cekinmeden mail falan atabilirsin. cok pahali olmasin, ogrenciyim malum.

sevgiler, saygilar. ya da ikisinden biri. sana kalmis.