Thursday, February 28, 2008

yirmiyedisubatikibinsekiz

siradan bi aksam.. bilgisayarda ders calisilirken ceyde de oole ekrana bakmaktadir yandan yandan.. sikilinca eline kagit kalem alir, yazmaya baslar..

aa ne guzel. sessizlik, kalem sesleri sadece, arkadan the shins muzigi.. kayboldu simdi. teknik kisim mi bu? teknik kisim. ne yaziyosun, not mu aliyosun? ... baska sarki basladi, "if only there was time.." diye. sessizlik. thirteen senses bu calan, contact. ne yaziyosun? sanane! ben sana boyle mi cevap veiyorum, cik cik cik.. ceyda guler. external connections kismini okuyor simdi. plugs, ports falan. bakmaya calisiyo. ya bakmasana. bakicam. hahahaa gordum ne yazdigini. neymis? plugs, ports, connections.. hmm.. Jaaack! Jack. bunlari zaten biliyosun sen.. adlarini bilmiyodum.. hmm.. USB A coonector, USB B connector'mis. bak bunlarin adlarini bilmiyodum. USB A plugs go upstream to USB A parts on the host or hub. (burayi cok pis atmis olabilirim.) cell phone mu bu? walkman bu. cell phone o. sony ericsson iste. walkman yaziyo ama. walkman ozelligi oldugu icin. hmm. yaz canim, not al benim icin. hot-swappable: bilgisayar acikken cikarip takilabilen zimbirtilara hot-swappable zimbirtilari denir. parantez icinde USB firewire. .. parantez icinde neden yaziyosun? kagidim bitti. (dosyayi gostererek..) bak bunun altinda bussuru kagit var. .. ne bakiyosun? ne gordun? (guldu) yaz yaz hehee.. (uyuzluk yapiyo. ama yilmicam) hala giris kisminda misin? HII .. onu ben de biliyorum, keyboard'mus. call someone basladi. icimden; the bigger you are, the harder you fall.. hmm... ne? $u. noolmus ona? bilmiyodum bak bunu. HDMIlar hem sesi, hem goruntuyu ayni anda tasiyabiliyolarmis.. hmm.. bunun da ne oldugunu bilmiyodum. ceyda not almak icin sayfaya bakana kadar sayfa degisir.. hep ayni el. kac tane el istiyosun canim? daha guzel bi el kullanabilirlermis.. hikk, burun cekme efekti x2. ne zaman uyucaksin? su bitsin ondan sonra.. ne zaman biticek? ne zaman biterse. bana boole belirsiz konusma. neden? olmaz oyle. bu bolum bitince mi? evet. hiyaaaahh, esneme seysi. HII SATA and PATA. SATA"nin bu kadar kisa mi kablosu varmis... 1 a, 2.. pliers ne, cimbiz mi? b. yazdin mi? yazmiyosun.. yazdim. 3 c, yazdin mi? HII 4 d, 5 c ve d, 6 a, 7 d ve b, 8 c, 9 c, 10 d. bakalim.. 1 c. aaa tabi ya olmaz boyle sey. gerisi dogru. cok boktan oldu ya. en kolay soruyu yanitlayamadim. cus! neyse, bugunluk bu kadar. is bakiyim azcik da.. sonra kapatirim. oyunun zip dosyasini siliyorum. silinmiyo o. silindi iste. hmm.. burda kopukluk oluyo, yazamiyorum.. sus be! dogru konus lan benimle! doverim bak! hadi be. bak doverim. ucumu bitirme bak, o uclardan bulunmuyo artik. is mi bu hem, is baksana sen. bakicam bi dakika. hehehee yaz sen yaz..

bu kadar yazabildim, koptu kollarim..

(bkz: bu da boyle bir animdir)

Monday, February 25, 2008

gozlerin konussun.

bir kek yapmisim, yemen lazimdi. bitti ama. havuclu, uzumlu, cevizli falan, karmakarisik bisi. bize gelirsen bi gun oturmaya, yaparim yine. gun oturmasi derler ya, ondan. ama aksam oturmasina da gelirsen kapidan cevirmem seni. cay icmeye gelmek vardir bi de, kahve de olur. ikisini de cok guzel yaparim. ama kahveye gelirsen kek yapmam. bunun iki nedeni var. birincisi, ben kahve seemem, senin oole tek basina icmene razi olamam. ikincisi kahvenin yaninda o kek iyi gitmez, cayla guzel o. yemege de gelebilirsin bak, bu da simdi aklima geldi. yemekten sonra yeriz keki de.. kahvaltiya gelme. uyucam yarin.

mutluluk corbasi yaptim bi de dun, tam hasta olmaya basladigimi hissetmeden 1-2 saat once. onu da guzel yaparim. yemege gelirsen eger bi tasla iki kus vurmus olursun bence.. bunu istedigini ben de biliyorum. obur..

Thursday, February 21, 2008

on the radio

this is how it works
it feels a little worse
and when we drove our hearse
right through that screaming crowd
while laughing up a storm
until we were just bone
until it got so warm
that none of us could sleep

then all the styrofoam
began to melt away
we tried to find some worms
to aid in the decay
but none of them were home
inside their catacomb
a million ancient bees
began to sting our knees

while we were on our knees
praying that disease
would leave the ones we love
and never come again
and on the radio
we heard november rain
the solo's really long
but it's a pretty song
we listened to it twice
cause the dj was asleep

this is how it works
you're young until you're not
you love until you don't
you try until you can't
you laugh until you cry
you cry until you laugh
and everyone must breathe
until their dying breath


this is how it works
you peer inside yourself
you take the things you like
and try to love the things you took

and then you take that love you made
and stick it into some--
someone else's heart
pumping someone else's blood

and walking arm in arm
you hope it don't get harmed
but even if it does
you'll just do it all again
on the radio
you hear november rain
that solo's awful long
but it's a nice refrain
you listen to it twice
cause the dj is asleep
on the radio...

(regina spector)

Thursday, February 7, 2008

(parantez)

"cunku mesela zaten yemek tuzluyken neden tuz koyasin ki?" dedi. (bana bak) nutellaya buladim hem ben umutlarimi, 'olsun'larimi. afiyetle yedim. hic timsahlari da yargilamadim aniden saldirirlar diye. sen onlari zamaninda beslesen neden saldirsinlar ki? bi de neden kofteler kizarirken yag catir cutur ses cikariyo? biri bana bunun cevabini versin. sey diye mi? yag kiziyo ya hani, yemek verelim ona diye. ama kofte istemiyo. ondan mi cok kiziyo? hep tuzlu yiyo diye belki de. kek versen susar belki, kim bilir. peki bi sor bakalim.. bisi daha vardi, unuttum.

ustum basim hayal kirikligi bu aralar. (bununla ilgili bi sarki mi vardi, neydi?) o kadar aciktim ki umutlarimin hepsini yedim. dedim bunu evet. ('ikinci baski' derlerdi ben cocukken) ne yaparsam yapiyim yemeklerimin hic biri anneminkiler gibi olmuyo. yemek tariflerinin hepsi yalan zaten.

bi de dusuncelerim koreliyo, kelimelerim kuculuyo. ('artik' ya da 'bu aralar'. hangisi daha iyi?)

aklim basima geldi
keyfime kaciran neydi
bilmem ne kadar gecti
umrumda degil simdi
(pilli bebek)

kendine gel. (tamam)