Friday, August 29, 2008

yeter ama

neymisim?

uzgunmusum, yalnizmisim.

herkes uyuyakalmis.

uyansaniza!

bu saatte uyunur mu?

hem neden boole bi basima birakiyosunuz ki beni?!

Wednesday, August 27, 2008

yine kabus

bi hastanedeki doktorlarken bi hastalik sonucu ortaya cikan hastaneyi terketme programinda bizi unutmuslar, veya hastalar artik sapkinlastigi icin vakitleri olmamis bizi almaya. biz hasta olmusuz, hastalar doktor. yagmur yagiyor, millet oynarken deli gibi, biz kacmaya calisiyoruz. mutlaka biri vardir hastanede derdimizi anlatabilecegimiz diye hastanenin derinliklerine daliyoruz. garip garip sahnelere sahit oluyoruz hande'yle. doktorlarin da hastalar tarafindan canlandirildigi bi derste iki adami mumya gibi sarmalamislar ve duvara yaslamislar. sadece birinin basinda sapka var, sanirim kim oldugu anlasilsin diye. bi beyzbol sopasiyla adamin yuzune vurmaya basliyo doktor rolundeki. ogrenciler olan hastalar da senleniyo, sevincli seslerle eslik ediyolar doktora. hande'yle bana ise bazi doktorlari eglendirme gorevi veriliyo, tek disi biz kalmisiz hastanede. adamlar ustumuze saldiriyo, ders tam zamaninda bitiyo. dugmelerimin koptugunu ve kirildigini goruyorum.. neyse ki hemen koridorun ortasina bi bufe koymuslar. ama sacma sapan seyler satiyolar. ameliyat malzemeleri falan.. dugmeler var ama rengarenk, beyaz kiyafetime uymaz diye almiyorum. ordan uzaklasirken camdan disari bakiyoruz, ve baska bi grup halinde ayrilan gercek doktorlar goruyoruz. cama vuruyoruz, kapidaki gorevli tamam siz de gidin diyo ve kapiyi aciyo. sevinc icinde cikiyoruz. bi doktor geliyo, iyi bi arkadasimiz. elindeki tupten yuzumuze bisiler sikiyo. her yerimiz uyusuyo, sonra bize tekme atiyo. aglamaya basliyorum, ne var sanki bizi de goturseniz diye.. kendimden geciyorum. baska bi grup erkek doktor geliyo. ama bizim sozde doktorlar onlara gorunmemek icin kaciyolar bikac dakika. sonra kendilerini gosterdikleinde o gelenlerin de aslinda tamamen oyuncu olduklarini anliyoruz. tekrar yakalaniyoruz, yerde yatiyorum, biri yuzume egiliyo. tam vurucakken gozlerimi kapatiyorum. tekrar actigimda saat sanki cok gec. bakiyorum 9:23. telefonum kapanmis, alarmim calmamis. hazirlanmadan once bilgisayarin basina gecip bunlari yaziyorum.

Tuesday, August 26, 2008

kabuslar

ruyamda 4 kisi geliyo restorana, ama yemek onlardan once gelmis masaya. omido sashimi. pek suslu, pek guzel. ama bi bakiyorum tam tepesinde sac var. eyvah diyorum, musteriler de tam oturuyo, onlar gormeden nasil alicaz? tabagi alip goturup arkada halletsem, geri getirsem anlarlar. olmaz oyle.. sonra bi bakiyorum iki ikisi 4 kisilik o masanin sadece bi tarafina oturmus, arturo'yla nicolas da karsisina gecmis. baliklari tek tek elleriyle duzeltiyolar. ya napiyosunuz diyemiyorum da. yere dusuruyolar bikac parcayi, soyle bi silkeleyip geri koyuyolar tabaga. yapmayin diyorum, guluyolar her zamanki hinzir cocuklar gibi... cok sinirleniyorum..

ikinci ruyamda bi bakiyorum bizim banyoya kedi girmis. yavru, siyah beyaz bisi. cok sevimli. mavi gozleri var. kacicak gibi bakiyo, banyonun kapisini kapatiyorum kacmasin diye, hem ev arkadasima da gosteriyim, kim bilmiyorum.. yakaliyorum kediyi sonra, aliyorum kucaama. tirmiklamaya calisiyo yuzumu falan. abidik gubidik seviyorum. (bu abidik gubidik burda kullaniliyo muydu? yoksa agucuk gugucuk mu dicektim, galiba boyle.) ama kedi manyaklasiyo yavas yavas kollarimi tirmalayip kanatiyo. ev arkadasim geliyo, onun da bi yerlerini kanatiyo. sonra minik bi canavara donusuyo sanki, cok zeki bisi.. bizi yaralamaya basliyo oramizdan buramizdan. engel olamiyoruz. diyorum ki "oldurmemiz lazim, baska care yok. hem biz oldurmezsek gidip baskalarini da yaralar bu." birden boyle dunyayi kurtaricak bi havaya burunuyorum. ama kedi kaciyo. ben valizerimi bi yerde unutuyorum, asansor bozuluyo. korkuyorum. teleferige biniyorum. valizlerimi getiricek olan baska seyleri getiriyo, benimkileri unutuyo. annemin evine gidiyorum, kardesim bana sarilip agliyo, konusmadan, oylece.. o bana sarilip aglarken msn'inde yazilanlari okuyorum, hic hosuma gitmiyo. ne cabuk buyumus bu diyorum. evi su basmis, annem sigarayi birakmis. kedi birini oldurmus..

Friday, August 15, 2008

bi daha.

dun bi okula daha kaydoldum, doymuyorum evet. sonuc su ki; 3 ay daha burdayim. sonrasini bilmiyorum hala. sormayin kardesim ne zaman donceksin diye. alalaa.. hem mutluyum ben burda di mi? 

-evet.

Thursday, August 14, 2008

zit

neden "sogukkanli", "sicakkanli"nin zit anlamlisi diil?

Thursday, August 7, 2008

korkuyorum.

bu aralar cok korkuyorum. 

pazartesi basim donmeye basladi mesela, ertesi gun gecmeyince cok yakin zamanda okudugum beyin cerrahisinin anilari geldi aklima, doktora gitmeye korktum. burda hasta olmaktan korktum, annemin uzulmesinden korktum. oyle ki anneme soylemedim bile, o benden daha cok panik yapar cunku. evet abartiyorum. ama saklamiyorum.

sali gunu basim dondugu icin koleje gidip kaydimi tamamlayamadim, ya iyilestigimde cok gec olursa diye korktum.

carsamba gunu, yani dun, iyilesip koleje gittim. lise diploman lazim dediler. once annemlerin simdi nerde oldugu hakkinda hic bi fikrimin olmadigi eski belgelerimin arasindan universiteye kayit olurmadan once kopyasini cikardigim diplomayi bulup bana mail atmalari gerekiyodu, sonra ben onu bi dansimanlik sirketine vericektim falan.. bu surec cok uzun surucekmis gibi geldi, islemleri yetistiremicem diye korktum.

simdi lise diplomam ingilizceye cevrildi. birazdan cikip koleje gidicem. kaydimi tamamliyamicaamdan korkuyorum. arda kalan iki hafta surede bii dil okulu mu bulmali, yoksa basip gitmeli mi buralardan?

cok sevdigim biri "bazi seyler icin ugrasmaya deger, her firsat iki kere gecmiyo eline." dedi. 

ama dun kolejin bahcesinde her seyden vazgecmis bi sekilde aglarken oyle dusunmedim. gidesim geldi. birilerinin yanimda olmasina ihtiyacim vardi. ben itmesem belki yaklasicaklar ama.. neden boyle yapiyorum bilmiyorum. niye korktugumu bile bilmiyorum.

bu kadar.

Sunday, August 3, 2008

masal

gecenin 1i...

-hadi bisi anlat.

+ben kardesime kucukken masal anlatirdim, uyumadan once. cok hosuna giderdi. ama genelde uydururdum bisiler. en cok da tavsanli olani severdi.

-evvel zaman icinde, kabur saman icinde.. bir varmis bir yokmus..

+yok oyle diil, uzun versiyonuyla baslayinca daha cok hosuna giderdi. soyle: evvel zaman icinde, kalbur saman icinde. develer tellal iken, pireler berber iken. ben anamin besigini tingir mingir sallar iken. anam dustu besikten, babam dustu esikten..

-burayi simdi uydurdun.

+yok yok vardi boole bisiler. ama tam hatirlayamiyorum simdi. neyse, bir varmis, bir yokmus. bi tane tavsan varmis. kurku bembeyaz ve yumusacikmis, gozleri kahverengiymis. hmm.. nasildi unuttum gerisini.. ... uyduralim hemen..  bi arkadasi varmis bunun.. zurafa, evet. 

-zurafa mi? tavsanla zurafa..

+evet zurafa. begenemedin mi? bu zurafa tavsani kafasinin ustune koyup agacin tepesindeki guzel yapraklari yedirirmis ona.

-tavsan yaprak yemez ki.

+masal bu, sus sen. 

-hem zurafalar savannalarda falan yasarlar. ordaki tavsanlar beyaz olmaz. kahverengi olur.

+ben masal anlatiyorum, sen isin icine cografyayi falan katiyosun, dinle sadece. sonraa... dur bulcam. gergedan geliyomus. 

-neden?

+arkadas olmak istiyomus onlarla.

-onun arkadaslari yok muymus?

+yokmus. sisko diye aralarina almamislar.

-sonra gergedan zurafaya boynuz atip onu yaralamis.

+oha. biz masal diyoruz. sen yaralamis falan diyosun. kan olmaz masallarda.

-o da zaten boynuz falan gecirmemis. kapali yara bu, soyle bi vurmus.

+off ben cocuklar icin masal seyetmeye calisiyorum burda, sen nerdeyse kuresel isinmayi bile sokucaksin masalin icine.. tamam hadi gec oldu, uyu sen. 

-tatli ruyalar.

+ (: sana da.